Burdur Valisi Ali Arslantaş, Gölhisar İlçesinde vatandaşlar ile iftarda bir araya geldi. 

Gölhisar İlçesinde bulunan Kapalı Pazar Yerinde düzenlenen İftar Programı Kur’an-ı Kerim Tilaveti ile başladı. İftar yemeği sonrası İlçe Müftüsü Fahri Başar tarafından yemek duası ve yağmur duası yapıldı.

Programın devamında Vali Ali Arslantaş, Milletvekili Bayram Özçelik, Milletvekili Yasin Uğur, Kaymakam Kadir Ulusoy ve Belediye Başkanı İbrahim Sertbaş tarafından konuşma yapıldı.

Tasavvuf Müziği konseri ile devam eden iftar programı semazen gösterisi ile son erdi. 

Vali Arslantaş yaptığı konuşmada şunları söyledi;

“Bu güzel iftar sofrasında bizleri buluşturan Rabbime hamdüsenalar olsun. Rabbim tuttuğumuz oruçları kabul eylesin. Birliğimizi, beraberliğimizi daim eylesin. Ramazan’da yapacağımız her iftar, ahirette hakkımızda iftihar vesilesi olsun. Rahmeti, bereketi ve mağfireti ile gelen Ramazan-ı Şerifiniz, önümüzdeki Kadir geceniz ve nihayetinde Ramazan Bayramınız şimdiden mübarek olsun. Mübarek ramazan ayının son demlerini idrak ettiğimiz şu kutlu günlerde, bir yandan hüzünleniyor bir yandan da Fuat Edip Baksı’nın ifadesi ile “sevinçli bir telaş” a kapılıyoruz. Herhalde bu ruh halimizi en iyi anlayacak olanlar Gölhisar ve Altınyayla ilçelerimizde yaşayan çocuklarımız. Öğrendiğim kadarıyla kimi yerlerde arife günü ikindi namazından sonra kimi yerlerde ise bayram namazı çıkışında, yavrularımız ellerine aldıkları poşetlerle cami önünde sıraya giriyorlarmış. Namazdan çıkan büyükleri de önceden hazır ettikleri şekerleri evlatlarımıza dağıtıyorlarmış. Öyle güzel bir geleneği sürdürüyor ve bunu o denli doğal bir akışın içinde gerçekleştiriyorsunuz ki sizlere Mevlevi jargonuyla “aşk olsun” demek gerek. Yalnız ülkemizi değil dünyanın her yerindeki şehirleri düşünün. Kimsenin kimseye itimat etmediği kentlerde, karınca yuvasına benzer evlerde yaşayan, dakika başı araç geçen dar sokaklardan yahut parklardan başka oyun alanı bulamayan, şehrin keşmekeşi içinde çocukluğunu yaşayamadan büyüyen akranlarıyla; bayram sabahı heyecandan gün ağarmadan uyanan bu yörenin evlatlarını kıyaslayın. Gelecekte hangisinin daha özgür, daha özgüvenli, ruhen ve bedenen daha sağlıklı olacağı hususundaki takdiri sizlere bırakıyorum. Burdur, tarımın öğrenilmesiyle yerleşik hayata geçilen Neolitik dönemde kurulmuş Hacılar Höyüğünden, Pisidya halkının Roma İmparatorluğu zamanında en görkemli devrini yaşadığı Sagalassos’a ve elbette antik dönemde Likya, Karya, Pisidya ve Frigya uygarlıklarının kesişim noktasında bulunan Kibyra Antik kentine kadar pek çok arkeolojik alana ev sahipliği yapan bir şehir. Gölhisar’ın bereketli toprakları Luvi halkından, Lidya kökenli Kibyralılara, onlardan Roma İmparatorluğuna geçtikten sonra bedeli kanla ödenen diyetler neticesinde nihai sahiplerine intikal ederek, öz be öz Türk yurdu olmuştur. Batı Torosların eteğinde kurulu bu şirin ilçeye, Gölhisar’a gelmek üzere yola çıktığımda, zihnimde birbirinden bağımsız üç farklı düşünce belirdi. İlki Nisa Suresi 58. Ayette geçen “Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.” ayeti kerimesi, ikincisi söyleyeni hakkında muhtelif rivayet bulunan ancak İbni Haldun’la özdeşleşmiş “Coğrafya kaderdir.” sözü. (Ve) üçüncüsü Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün: “Gidip, Toros Dağları'na bakınız, eğer orada tek bir Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki, bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.” vecizesiydi. Neden sonra birbiriyle alakasız görünen bu üç öncülün esasında muhkem bir illiyet bağına sahip olduğunu fark ettim. Rabbimiz emanetin ehline verilmesini buyurmuş ve başkalarını değil Türklüğün öz evlatlarını bu topraklarda var etmişti.  İlanihaye bu toprakların Türk ve Müslüman kalmasını sağlayacak olanlar da bu yörenin diğer gam evlatlarından başkası değildi. Burdurluların dediği gibi “Goca rabbim bilip bilip işliyordu” Asırlardır vatan bildiğimiz bu topraklarda, adalet, kardeşlik, huzur ve güvenden ödün vermeden birliğimizi kavi tuttukça, her türlü iç ve dış mihraka karşı hakkın izniyle galebe çalacağız. Küçücük bir kartopundan devasa çığların meydana gelmesi gibi farklı medeniyetlerin mozaiğiyle şekillenen kültürel dokumuzla, geleneğin gücünden beslenerek geleceğe bakma iradesi gösterebilen milletimizin ferasetiyle, dün olduğu gibi bugün güçlü bir devlet olmaya devam edeceğiz.  Ülkemizin gücü, istikrar ve güven ortamını sürdürmesinden geliyor. Bizler hangi makamlarda olursak olalım, tek derdimizin, tek sevdamızın aziz milletimizin huzuru, güvenliği ve refahı olmalıdır. Güven ortamının tesis edilmesinde bizlere çok büyük görevler düşüyor. Bu toprakların emin belde sıfatını koruması için, evlatlarımızın geleceğe umutla bakmasını sağlamak için, ülkemizin huzur ve güvenliğini bozmak isteyen şer güçlere fırsat vermemek için durmadan, yorulmadan, yılmadan çalışıyoruz. 

“Talepleri en kısa sürede gerçekleştirmek için var gücümüzle çalışıyoruz”

Bizler, geçmişten edindiğimiz tecrübeyle tüm imkânlarımızı insanımız için seferber ediyoruz. Geçmişimiz hepimiz için değerlidir ancak onunla övünürken yarınımızı daha iyi yerlere taşımak için yenilikler düşünmeli, planlamalı ve samimi adımlar atmalıyız. Bizler bunun için el birliğiyle ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmeleri yakından takip edip ülkemizi her geçen gün daha ileri noktaya taşıma hedefimizden ödün vermeyeceğiz. Kültür ve edebiyat tarihimizin önemli eserlerinden olan Dede Korkut Hikâyeleri’nde, Dedem Korkut şöyle der: “Oğuz uyuyunca onu karanlık basar, darmadağın olur, delikanlıları köle olur.” Oğuz uyumamalı. Uyumak sadece yatmak değildir; belli bir farkındalık düzeyinden düştüğünüz zaman da uyumuş olursunuz. Değerlerinize, kültürünüze yabancılaştığınızda, ötekileştiğinizde de uyumuş olursunuz. Uyumak ölümün diğer adıdır. Böyle bir coğrafyada uyumak asla kabul edilemez.  Burdur Valiliği olarak tüm hizmetlerimizin kilit taşını sosyal devlet anlayışı oluşturmaktadır. Her bir vatandaşımızın her tür ihtiyaç ve isteğini dinlemek ve gerçekleşmesi devlet kudretiyle mümkün talepleri en kısa sürede gerçekleştirmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Çalışmaya da devam edeceğiz. Sözlerimi nihayete erdirirken kapımızın tüm yurttaşlarımıza açık olduğunu bir kez daha yineliyor, mukaddes ramazan ayının bu mübarek vakti hürmetine, rabbimden hepinize sağlık, afiyet ve huzurla dolu bir ömür vermesini niyaz ediyorum”