Saadet Partisi İstanbul Milletvekili ve Parti Sözcüsü Birol Aydın, Burdur’da; “Doğru işi doğru yapmak başka yanlış işi doğru yapmak başkadır. Kaldırıma asfaltı çok güzel dökebilirsiniz, bu yanlış işi doğru yapmaktır. Ama o işin doğrusu kaldırıma asfalt dökmek değil parke döşemektir. Bugün yaşadığımız problemlerin büyük kısmı işte bu anlayıştan kaynaklanmaktadır. Türkiye bile isteye yoksullaştırılıyor.” dedi. Saadet Partisi Partisi Burdur İl Başkanlığı tarafından İstanbul Milletvekili ve Parti Sözcüsü Birol Aydın’ın da katıldığı Burdur STK buluşması programı düzenlendi. Saadet Partisi Burdur İl Başkanı Musa Sayar ve partililerin de katıldığı programda İstanbul Milletvekili Birol Aydın, gündeme dair açıklamalarda bulundu. Daha sonra Burdur’daki STK temsilcileri Milletvekili Birol Aydın’a sorular sordu. Program günün anısına çekilen hatıra fotoğrafının ardından sona erdi. Birol Aydın’ın konuşmasından konu başlıkları şöyle; “Türkiye’nin bir anayasa değişikliğinden önce bir anlayış değişikliğine ihtiyacı var. Yasaları değiştirmeden önce, halihazırda var olan yasaları uygulayacak bir zihniyete ihtiyaç var. Isparta’nın, Burdur’un ve diğer illerimizin her birinin özelde farklı farklı problemleri var ancak genelde/temelde yatan sorun aynı; zihniyet! Yolsuzluk yapmak, bugünkü kanunlara göre suç mu değil mi? Öyleyse sorun yasada mı, anlayışta mı? Bugün her birimize bir kağıt dağıtsak ve problemleri ile çözüm önerilerimizi birbirimizden habersiz yazsak; %99 mutabakata varırız. Problemlerimizi de bunların çözüm yollarını da aslında hepimiz biliyoruz; neyi/nasıl yapmamız gerektiğinde hemfikiriz aslında. Kırmızı ışıkta geçmememiz gerektiğini biliyoruz, bu konuda trafik lambalarının veya polisiye tedbirlerin de %100 çözüm olmadığını da biliyoruz. Öyleyse burada topyekun bir anlayış, tavır ve tutum değişikliğine gitmemiz gerekiyor. 22 yıl oldu. Bir kapıyı 22 kez aynı yanlış anahtarla açmayı deneseniz de sonuç değişmez. O kapı o anahtarla açılmaz! Öyleyse 23.’de farklı bir tercihte bulunmamız gerekir. Bu iktidar 22 yıldır, referandumlarda, genel ve yerel seçimlerde milletten ne istedi de alamadı? Sorunlarımızın çözümü için ya yönetimde bulunanlar anlayış değişikliğine gidecek, (ki bugüne kadar olmadı) ya da biz yönetimde bulunanları değiştireceğiz. 2021, 2022, 2023 hedeflerinin hiçbirini tutturamayan iktidar, şimdilerde 2024, 2025, 2026 yıllarını işaret ediyor. Öngörülerinin revizesinin revizesini yaptıkları halde hiçbirini tutturamadılar. Aradan geçen 5-6 yılın ardından şimdi 5-6 yıl öncesinin rakamlarını hedef olarak belirlemişler. Dolar kurunun yaklaşık 50 lira olacağını öngörüyorlarmış şimdi. Ne zaman başları sıkışsa ya yeni bir anayasa paketi ya da yeni bir ekonomi programı açıklıyorlar. Her yeni dedikleri ise bir öncekini aratır hale getiriyor. Son açıkladıkları OVP bile, başarısızlığın ilanıdır aslında. Her sene sınıfta kalıp, dönem başında “bu kez söz derslerime çok çalışacam” diyen bir öğrenci gibi hareket ediyorlar. “Seçimden önce bol keseden vaatlerde bulun, seçime kadar idare et, seçimden sonra ise millete kemer sıktır.” politikası uyguluyorlar. Seçimden önce bal-şerbet vadedip, seçimden sonra millete zehir içiriyorlar. “İbrahim gibi sözler söylüyorsun, ama neden Nemrutçasına harekette bulunuyorsun?” (Ferîdüddin Âttar) Doğru işi doğru yapmak başka yanlış işi doğru yapmak başkadır. Kaldırıma asfaltı çok güzel dökebilirsiniz, bu yanlış işi doğru yapmaktır. Ama o işin doğrusu kaldırıma asfalt dökmek değil parke döşemektir. Bugün yaşadığımız problemlerin büyük kısmı işte bu anlayıştan kaynaklanmaktadır. Türkiye bile isteye yoksullaştırılıyor. Sözün güzelini söyleyip, işin yanlışını yapmaktan, yanlış işin doğru yapmaktan kaynaklanmaktadır. Peki siz ne yapacaksınız diye soruyorlar: Biz, sözün güzelini söylemeye, doğru işi de doğru şekilde yapmaya devam edeceğiz. “MEVCUT İKTİDARDAKİ ARKADAŞLARIN, BENİMSEDİKLERİ ANLAYIŞLA TÜRKİYE’NİN HİÇBİR TEMEL MESELESİNE ÇÖZÜM KAVUŞTURAMAYACAKLARI TESCİLLENMİŞTİR” Milletimizin tercihleri, anlayışı mevcut yönetimin, önümüzdeki seçim yapılana kadar Türkiye’nin, insanımızın, özgürlük, güvenlik ve refah beklentisine cevap vermek için yetkilendirilmesiyle sonuçlandı. Ancak yaşadığımız seçim sonrası 3 aylık dönem bundan sonra 4 yıl süreyle yaşayacaklarımızın adeta fragmanı olarak görülmektedir. Arada bir seçimin olmuş olması yaşayacağımız ağır ekonomik sıkıntıların bir miktar ötelenerek sürdürülmesine neden olmaktadır. Yoksa normalde deniz tükenmiştir. Mevcut iktidardaki arkadaşların benimsedikleri anlayışla Türkiye’nin hiçbir temel meselesine çözüm kavuşturamayacakları tescillenmiştir. “TÜRKİYE BİLE İSTEYE YOKSULLAŞTIRILIYOR, FAKİRLEŞTİRİLİYOR” Şimdi diyor ki; “2020’de dolar şu olacak. Enflasyon şu olacak.” Sonra bu ilan ettiği rakamı 2-3 ay sonra yukarı ya da aşağı doğru revize ediyor. 3 ay geçiyor revize ettiği rakamı tekrar revize ediyor, bir türlü tutturamıyor. Faizle ilgili ortaya bir şey atılıyor. Talimatla faizlerin aşağıya doğru çekilmesi hususunda bir süreç yürütülüyor. Dövizin yükselmemesi için Merkez Bankası rezervlerinin kullanımı seferber ediliyor ve bu süreçte koca koca insanlar, akademisyenler, yazarlar, iktisatçılar daha çok iktidara yakın olanlar alkışlıyorlar, bundan büyük bir hikmet arıyorlar. Ama bedeli ağır oluyor, ağır ki ne ağır.. Rezervlerimiz tükeniyor, enflasyon patlıyor, döviz yükseliyor, bir yerden bir yere bir servet transferi gerçekleştiriliyor, orta direk dediğimiz alt gelir durumundaki insanlarımızın yoksulluğu, fakirliği artıyor, bir avuç zadegan servetine servet katıyor. Bu da bu milletin gözünün önünde cereyan ediyor. Yeni bir ekonomik model kamuoyuna takdim ediliyor. Bununla ilgili günlerce, aylarca televizyonlarda, ekranlarda tartışmalar yapılıyor, insanlar arasına nifak tohumları ekiliyor, bununla ilgili olumsuz bir cümle kullanan ötekileştiriliyor. Ama aradan şu kadar zaman geçiyor, her şey sil baştan yapılıyor, faizler artırılıyor, dövizin reel seviyelere ulaşması hususunda birtakım temennalarda bulunuluyor, 4 yıldır iddia edilen bütün argümanlar geri çekiliyor. Bu sefer bu yeni durumla ilgili de birtakım hikmetler, güzel sözler ifade ediliyor. Ama arada bir bedel ödeniyor. Bedeli ödeyen Burdurlu insanımız, üreticimiz, çiftçimiz, memurumuz, işçimiz, dar gelirlimiz. Yüzde 20’lik bir kesim de servetine hala daha servet katıyor. Dolar yükselirken de kazanıyor, düşerken de kazanıyor. Faiz artırılırken de kazanıyor, düşürülürken de kazanılıyor. Bu ne menem bir şeydir. Siz bunun bir tesadüf olduğunu mu, hükümet ne yaptığını bilmiyor da onun için mi böyle olduğunu düşünüyorsunuz? Bu çalışılmış bir projedir. Türkiye bile isteye yoksullaştırılıyor, fakirleştiriliyor. Üretim damarları tıkalı tutuluyor. Üretmeden tüketen bir toplum haline bilerek getiriliyoruz. “ANAYASA ÜZERİNDEN ALGI OLUŞTURULUYOR” Bütün bunlar yaşanırken şimdi Türkiye’nin gündemine bir de yeni anayasa getiriliyor. Mevcut anayasamız dipçiklerin gölgesinde yapılmış bir anayasadır, bunu değiştirmemiz, sivil bir anayasa yapmamız gerektiği üzerinden bir algı oluşturuluyor. Sayın Cumhurbaşkanı başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin bugün bilinen, görünen insanların tamamı diline yeni anayasayı doladı. Anayasayla biraz önce konuştuklarımızın üstünü örtmek istiyorlar. Sanki memleketimizin, milletimizin bugünkü yaşadığı sorunların merkezinde bugünkü anayasamız yatıyor, kanunlarımız yatıyor. Hukuksuzluk, yolsuzluk, hırsızlık, mevcut yasalarımızca suç mu değil mi? suç, cezası da var. Sanki mevcut anayasaya uygun hareket ediliyor da mevcut yasalara, kanunlara uygun hareket ediliyor da buna rağmen sorunların üstesinden gelemiyoruz. Kırmızı ışıkta durmanın gerekliliğini herkes biliyor ama kırmızı ışıkta geçiliyor. Kabahat kırmızı ışık, trafik kurallarıyla ilgili bir düzenleme yapmaktan mı geçiyor? Biz bir defa anlayış değişikliğine gitmemiz gerekiyor. Bir zihniyet değişikliğine gitmemiz gerekiyor. Ne olursak olalım, hangi pozisyonu işgal edersek edelim bizim bugünkü sorunlarımızın merkezinde bugünkü yasalarımız yatmamaktadır. Bugünkü anayasa yatmamaktadır. Bütün bunların altında bir zihniyet yatmaktadır. Bir anlayış yatmaktadır. Vakti zamanı gelir kutuplaşmanın ve gerilimin az olduğu bir ortamda sivil bir anayasayı hep beraber Allah’ın izniyle yaparız. Ama bugünkü şartlarda anayasa tartışmaları bugünkü ekonomik darboğazın sebeplerini, sonuçlarını insanlar tartışmasınlar, 7 bin 500 lirayla bir emeklinin geçinemeyeceği durum konuşulmasın, tartışılmasın, maaşın 22 bin lira yanı başındaki evin kirası 12-13 bin lira olduğu konuşulmasın, tartışılmasın, her 10 gencimizden 7’sinin imkan ve fırsat bulsa bu memleketin bu cennet vatanından değil de bir gelişmiş batı ülkesinde yaşamak istediği duygu tartışılmasın konuşulmasın diye böyle birtakım suni gündemler ve algılar oluşturuluyor. Biz bu oyunu, bu filmi hep gördük.” YENİ GÜN MEDYA KADRİYE ÇETİN5c5a1c5c 00a1 4d8b bef3 ee7f22523991 96295a49 324e 4d15 bdae d7e91bda5045 3bcea336 e0cd 43ff bc0e 2ab4fb6c82ea