6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli 11 il’i etkileyen depremlerden sonra, neredeyse şu son üç haftadır Türkiye’de, Anadolu coğrafyasında yer altındaki tüm fay hatlarını ve olası hareketlerini ezberledik. 6 Şubat’ta yaşanan deprem sonrasında en çok konuştuğumuz konuların başında yer altındaki “fay hatları” var. ‘Kuzey Anadolu Fay Hattı, Doğu Anadolu Fay Hattı, Batı Anadolu Fay Hattını’ artık biliyoruz. Ana levhâları, kırıkları biliyoruz. Öğrendiklerimizin hepsi, yer altındaki fay hatları. Peki; ya yer üstündeki toplumsal fay hatları? Yer üstündeki fay hatları ne olacak? Asıl; tehlike orada? Yerin altındaki deprem tehlikesine karşı aklın, bilimin ışığında, rehberliğinde hazırlanmak, önlemler almak, depremle yaşamayı öğrenmek, pekâla mümkün!.. Bizim gibi çok zor bir coğrafyada, pek çok tehdidin olduğu bir konjönktürde, toplumdaki kutuplaşma, ayrışma iklimi, işte; asıl korkucu olan bu!.. Neredeyse; ‘her konuda toplum, karpuz gibi yarıldı, ortadan ikiye bölündü!..’ Siyasetten, yaşam tarzından spora pek çok alanda, geniş yelpazede kamplaşma, cepheleşme, bölünme içerisindeyiz. Ve; bu hal, birliğimizi, geleceğimizi tehdit eden bir şekle bürünür hale geldi! Evet; bu topraklarda özellikle son iki asırdır, yaklaşık 200 yıldan bu yana toplumda belirgin bir ayrışma, yaşanıyor. Bu farklı görüşler, hatlar, kutuplar, başta siyaset olmak üzere, yönetimi, yaşam tarzlarımızı, pek çok şeyi Türkiye’de iki asırdan bu yana derinden etkiliyor, etkilemeye de devam ediyor... Elbette; farklılıklar, demokrasi içinde günümüzün gelişen modern dünyasında bir zenginlik... Lakin; her şeye, her konuya, sahip olduğumuz dünya görüşü üzerinden bakma, yorumlama hastalığı, kanayan, kangrene dönüşen bir toplumsal yaramız!.. Ülkemizde giderek artan kutuplaşma ikliminin hangi tehlikeli boyutlara geldiğini, işte; son büyük deprem faleketinde bir kez daha net bir şekilde gördük, görüyoruz...Maalesef; böylesine büyük bir acı’da, felaket sonrasında bile ayrışmayı, kamplara ayrılmayı başardık! Nasıl; coğrafyamızda fay hatları diri, aktif konumda ise, Türkiye’de şu anda toplumdaki fay hatları, kırılmalar da aktif, diri durumda. Bu tablo; kutuplaşmayı, kamplaşmayı daha da tetikliyor, derinleştiriyor... Türkiye’deki pek çok güncel gelişmeyi, şu son günlerde deprem sonrası çokça duyduğumuz coğrafi terimler, kavramlarla da tanımlamak mümkün... Hiç kimsenin gri alanı kalmadı!.. “Ya siyah, ya beyaz. Ya bendensin, ya karşıdasın. Suyun ya bu tarafında, ya da karşısındasın!..” Bu denli tehlikeli boyutlara ulaşan toplumdaki yarılmayı, kırılmayı, 6 Şubat depremleri sonrasında bile, böyle bir felaketin ancak dayanışma ile birlikte aşılacağı şu ortamda dahi net bir şekilde görebiliyoruz. Evet; toplum, halkımız deprem sonrası çok müthiş bir refleks gösterdi, dayanışma ruhunu, bu kadar zor bir ekonomik ortamda bile ortaya koydu, yardımlar deprem bölgesine aktı. Bir kez daha, Türk insanının fedakâr duruşunu gösterdik. Bunlar, manzaranın, madalyonun güzel, olumlu tarafı. Madalyonun öbür yüzü ise; korkutucu, endişe verici!.. Deprem sonrası gelişmeler, tartışmalar, eleştirilerde karpuz gibi iki’ye bölündük, kutuplaşmanın ne kadar tehdit eden boyutlara geldiğini tecrübe ediyoruz. Elbette; böyle bir felaketten sonra, iktidar, devlet kurumları, siyasetçiler, yöneticiler, yerel yönetimler, herkes yakın bir mercek altında olur. Lakin, kutuplaşma iklimi bizi o kadar esir almış ki; devletin, kurumların deprem sonrası müdahalesinden, yardımlara, çadırlara kadar pek çok konuda herkes kendi siyasi görüşü, dünya görüşü üzerinden gelişmeleri, olayları yorumluyor, ona göre pozisyon alıyor. Önemli, hayati bir seçime giderken yaşanan büyük deprem, içinde bulunulan siyasi fay hatlarını da gözler önüne serdi!.. Ve; bu durum toplumdaki, yerin üstündeki kırılmaları, fay hatlarını daha da derinleştiriyor. Oysa; böyle ‘asrın felaketi’ olarak nitelenen büyük bir afet, felaket sonrası milletçe bir olmamız, çıkarmamız gereken pek çok acı tecrübe, ders varken!..