Çağımızın en büyük illetlerinden bir tanesi kanser hastalığı. Dünyada her gün binlerce insan bu hastalıktan hayatını kaybediyor ve yine binlercesi bu hastalıkla mücadele etmeye çalışıyor. Ülkemizde de son yıllarda kanser hastalığı oldukça yaygınlaştı. Kadınlarda meme, rahim, erkeklerde ise akciğer, kolon, mide kanseri oldukça sık görülüyor. Erken tanı, tedavi süreci ve moral hastalığı yenmedeki en büyük etkenler. İlimizde de yüzlerce insan farklı türlerdeki kanser hastalığı ile mücadele ediyor. Ama maalesef hastalığı yenerek hayatta kalmayı başarabilenler kadar hayatını kaybedenler de var. Biz Yeni Gün Gazetesi olarak bu hastalığa dikkat çekmek, erken tanı, tedavi ve moral ile bu hastalığın üstesinden gelinebileceğini göstermek amacı ile zaman zaman kanser hastalığını yenmiş kişileri gazetemize konuk ediyoruz. Zafer benim oldu 32 yaşında meme kanseri teşhisi konulan ve beş yıl bu hastalıkla mücadele eden üç çocuk annesi Hatice Çiçek’te bunlardan bir tanesi. Zafer benim oldu, kanser hastalığı ile savaşı ben ve çocuklarım kazandı diye sözlerine başlayan genç kadın hastalığının tanımından tedavi süreci sonuna kadar yaşadığı beş zorlu yılı bizlerle paylaştı. Meme kanseri olduğunu öğrendiğinde duygularını ve yaşadıklarını anlatan Hatice Çiçek şöyle konuştu; “2015 yılında Kasım ayında ameliyat oldum. Ameliyat olmadan yaklaşık 9 ay önce Antalya'ya gitmiştim. Bilye kadar kendi elimle muayenem de hissetmiştim. Antalya'da bir özel hastaneye gittim basit kist dediler. Orada seneden seneye gel buraya kontrol amaçlı, basit bir kist korkma dediler bana. Tamam dedim. Ama; 9 ayda benim bilye gibi olan kist bir yumurta büyüklüğünde oldu, büyüdü. Yani işte tabi biz o zaman Dirmil’de yaşıyorduk. İkiz kızlarım olunca gelemiyordum. Eski eşime diyordum beni doktora götür o diyordu ki ‘psikolojik, doktor senin bir şeyin yok deyince o da bir şeyin yoktur’ diyordu. Oysa kist benim koltuk altıma sıçramış. Kolum ağrıyordu. Çocuklarımı kucağıma almak da zorlanıyordum. Eski eşim ağrılarım olunca kas gevşetici iç, kas ağrısıdır diyordu. İlk aklıma çocuklarım geldi Akciğerime nodül oluşturmuş ben alerjik astım diye yattım hastanede. Lavaboya bile gidip gelmeye gücüm yoktu. Pompalarla gidip geliyordum. Sonra ben bayrama denk geldiğinde de dedim tekrar gideceğim. Özel bir hastaneye gittim tru-cut (iğne biyopsisi) yaptılar bana. Orada da sonuç alınamadı. Daha sonra ben bir de Tıp Fakültesi Hastanesi’ne gideceğim dedim. Isparta Tıp'a gittim. Orada hemen bir parça aldılar. 15-20 gün sonra doktor ‘sonuçlar kötü çıktı’ dedi. Hani derler ya gerçekten bunu yaşamayan bilemez. Oturduğun yerde zaten beynin uğuldamaya başlıyor, gerisini duymuyorsun. Yer yarıldı da içine girdim. Yani düşüyorsun boşluğa. Tutunacak yerin yok. O anda doktorun dediklerini de duymadım artık. Sonrasında ağlamaya başladım ve çocuklarım o zaman 5 yaşında ikizlerim var. Hastalığa yakalandığımda 32 yaşındayım. Büyük kızım 13 yaşındaydı ikizlerim 5 yaşındalardı. İlk aklıma gelen onlar oldu. Çocuklarım için bununla savaşmalıydım... Ertesi günü pet çekildi.  Akciğerde nodül oluşturmuş. Apar topar beni ameliyata aldılar. 20 tane göğsümde, 12 tane de koltuk altımda kitle çıktı. Ameliyat oldum komple göğsüm alındı, hatta dokular bile alındı. Kemiklerim hissediliyor şu anda. Ameliyat oluyorsun, zaten o anda hem kanser olduğunu öğreniyorsun, hem bir bayan için göğsünü kaybetmesi çok zor bir şey. Kemoterapilere başladım. 16 defa 4’ü büyük 16 haftalık kemoterapilerimi aldım. Orada da çok zorlandım. Aylarca saçsız geziyorsunuz kirpik yok, kaşlarınız yok yani yürüyemiyorsun kendi vücuduna dahi hükmün olmuyor. Sonra ışına girdim. O zaman tahliller yapıldı. Dedi ki doktorlar ‘yumurtalıklarını almamız lazım yoksa yumurtalıklarına da sıçrayacak.’ Tamam dedim. Kadın hastalıklarından da bir ameliyat oldum. Sonrasında bana 5 yıllık bir ilaç verdiler. Bu yaşadığım kötü günler Allah'a şükür geçti. Moralimi de yüksek tutmaya çalıştım. Arkadaşlarım ve ailem ben yemek yiyemiyordum ben ne istersem yapıp getiriyorlardı biraz olsun yemem için. Allah razı olsun onlardan. Beni yalnız bırakmayın benim çok kafam konuşuyor diyordum. Allah razı olsun benim gelenim gidenim hiç eksik olmadı. Daha sonra iyileşme sürecine geçtim 2 yıl çok önemliydi, 2 yılda eşimden boşandım 3 çocuğu da bana verdi.  Çocuğum üniversiteye gidecek. Şu anda sadece iş bulup çalışıp çocuklarıma bakmak istiyorum. Ben mutluyum şimdi atlattım diye düşünüyorum metastas riski var. Kontrollerime gidiyorum ama şu üç günlük dünyada dolu dolu yaşamak istiyorum açıkçası. Sevgi insana iyi geliyor Annem babam beni hiç bırakmadılar her gün evime geldiler. Her daim kardeşim olsun, arkadaşlarım olsun, çocuklarım kapıdan bakarlardı hani okula giden çocuklar enfeksiyon hep taşır ya, benim ayrı bir odam vardı maskeyi takarlardı ‘anne biz seni görmek istiyoruz’ derlerdi. Hatta kemoterapi o kadar ağır oluyordu ki, çocuklarımı öpmüyordum yaklaşamıyordum enfeksiyon kaparım diye. Bir gün dedim ki tamam benim gücüm gerçekten kayboldu, ben belki ölebilirim dedim. Çocuklarıma sarılacağım en azından gözüm açık gitmesin. Bir gece kalktım çocuklarımı öptüm, sarıldım onların haberi yok, öyle kokladım, kokladım öptüm. Ertesi gün kalktığımda gerçekten kendimi daha iyi hissediyordum. Gerçekten sevgi insana iyi geliyor. Şimdi de öyle onların okuldan koşarak gelmesi, sarılması, öpmesi bana her şeyi unutturuyor.” Sağlığına kavuşan Hatice Çiçek sözlerini şöyle tamamladı: “İhmal edilmesin, erken teşhis hayat kurtarır diyorum. Ben belki de daha iyi atlatabilirdim. Ama nasip böyleymiş. Herkes hissetmese bile 30 yaşından sonra mı 40 yaşından sonra herhalde muayene edilmesi gerekiyor. Kesinlikle ihmal etmesinler. ‘Ya geçer deyip’ ihmal ediyoruz. Ben hâlâ çok seviyorum hayatı Doktorlarımız şimdi o kadar iyi ki, imkânlarımız o kadar iyi ki, yani elimizde bir sürü imkânımız var. Herkes muayenesini olsun, doktora gitsin tedavilerini yaptırsın, moralini yüksek tutsun, hayatı sevsin ben hâlâ çok seviyorum hayatı. 3 günlük dünyada da kafaya hiçbir şeyi takmayacaksın. Hasta olmasak ta bir gün hepimiz öleceğiz ama ben hastalıktan önce bu kadar pozitif düşünmüyordum. Yani sağlıklıysanız her şeyi başarabilirsiniz diyorum.  Öncelikle sağlık, sağlık olmazsa hiçbir şeyin önemi yok. Yattığın zaman zaten elin ayağın tutmadığında hiçbir şeyi istemiyorsun ki, ne giyinmek istiyorsun, ne gezmek istiyorsun, ne yemek istiyorsun. Ama şimdi iyiyim gezmekte istiyorum, yemek içmekte istiyorum, arkadaşlarımla gezmekte istiyorum  yapıyorum da zaten. En önemlisi de çocuklarımla birlikte yaşamak istiyorum. Çocuklarıma bakmak, ayakta durmak zorundayım 3 çocuğumla birlikte yaşıyorum. İş bulmam gerekiyor, Devletimizin desteği var Allah razı olsun onlardan. İnsanları mağdur etmiyor ama, çalışmayı hem daha iyi yaşamak hem de kafamı dağıtmak için istiyorum. % 90 engelli raporu verdiler bana, engelli sınavına girdim 74 puan aldım ama, atanamadım. Çocuklarıma bakmak, ayakta durmak zorundayım bundan sonra çalışmak istiyorum.”