Bugünlerde yine “küresel ısınma, iklim değişikliği, artan sıcaklar, kuraklık, susuzluk tehlikesi!” gibi konular revaçta, önplanda...  Gerek dünya gerek ülke gündemine damgasını vuran, medyada öne çıkan bu konu başlıkları hakkında, Erol Kesici okurlarımız için, Yeni Gün Medya için yine çarpıcı bir makale, özel çalışma hazırladı. Bir o kadar düşündüren, tespitlerin ve uyarıların yer aldığı, bilimin çözüm noktası olarak ele alındığı yazıyı paylaşıyoruz... DÜNYA, NEREYE GİDİYOR? “İNSAN, DÜNYAYI NEREYE GÖTÜRMEKTE?..” İNSAN KİMDİR? NE YAPIYOR BİLİYOR MUSUNUZ? “İnsan, başka gezegenlerde hayat var mı diye milyarlarca dolar harcarken , kendi gezegenindeki hayatı yok etmek için trilyonlarca lira harcayan bir canlıdır...” İNSAN DOĞAYLA SAVAŞTA,  KENDİ TÜRÜYLE SAVAŞTA NEDEN?  İNSAN NE YAPMAKTADIR,  BİLİYOR MUSUNUZ? İnsan, doğada yaşayan yaklaşık sekiz milyon yedi yüz bin canlı türünden biridir. Dünyada, insandan başka 8.699.999 canlı daha var, kimisinin sayısı insan sayısının milyonlarca katı.  “Yaratılanı sever miyiz? “İnsan” çok mu akıllı?” İnsan adeta dünya üzerinde var olduğundan bu saate, insanın doğayla ve insanın insanla savaş içerisinde olması çelişkisi içerisinde doğanın tüm kaynaklarını yöneten ve yaşamı- ekonomik çıkarları için- dilediğince kullanan ve bilme ve akla rağmen, yaptıklarıyla çok akıllı olduğunu sanan, “doymayan”, doğanın tek aşırı tüketeni... Nüfus artışını kontrol altına almayıp, doğayı “para hırsıyla” toplumun aşırı- yetinmeyen-lüks şekillendirmenin şiddetli etkileriyle daha hale getirilmesine neden olmuştur. Bunu yaparken kendi evi, bağımlısı olduğu besin kaynağı, barınma, yaşama ve üreme ortamı olan yeryüzünün doğal kaynaklarında doğrudan ve dolaylı olarak “insanlar “tarafından neden oldukları değişiklerin tümü dünyanın yaşanmasına olanak sağlayan mekanizmaların çöküşüne neden olmaktadır. İnsan çok sevdiği gelecek kuşaklarına, diğer canlılara ve emanete en büyük zarar veren haline gelmiştir.  Neler mi yaptı insan? DOĞAYLA SÜREKLİ SAVAŞAN  TEK TÜRDÜR İNSAN! İNSAN; YAŞAMININ, GELECEĞİNİN GARANTİSİ OLAN DOĞANIN BİR PARÇASI OLMASI GEREKİRKEN, DOĞA’YA HEP RAKİP OLDU ve KAYBETMEKTE!.. İnsan, doğadaki hem suçlu hem de güçlü olan milyonlarca türlerden biri. Doğayla savaş, doğayı tahrip edip sürekli kaybeden, insan bugün yaşanan sıcaklık artışını, susuz kalışı, yangınları, selleri ve yaptığı akıldışı yapılarla ve müdahalelerle yaşana seller ve depremdeki her türlü kaybı doğanın üzerine attı, “doğa olayı- küresel ısınma vb” diyerek. Neler yaptı?.. * Doğadaki kaynakları aşırı ve bilinçsiz kullandı. * İlkel tarım (vahşi sulama- tarım zehiri vb)yöntemleriyle, geri dönüştürmediği atıklarıyla, toprak , hava ve su kirliliği * Fosil yakıt kullanımıyla , karbon vb. maddelerin salınımını artırarak dünyayı sera haline getirdi. * Ormanları yaktı tahrip etti, yapı yaptı… * Oksijen, besin ve karbon emisyonunu sağlayan denizlerimizi ve doğal su kaynaklarımızı kirleterek, dönüştürerek yaşamı tehlike soktu.. * Vahşi yaşamı tahrip ederek dünyanın her bakımdan denge ve döngüsünü bozdu. * Dünyayı plastik, çöp- atık alanına dönüştürerek, atıklar içinde kalınmasına neden oldu. * Gıdayı, iklimi değiştirdi, vd… İşte; dünyadaki topografik, coğrafik yaşamsal fiziksel ortamlarda, canlı toplulukların uyumlu ve sürdürebilir yaşamı sağladıkları ekosistemleri tahrip etti! Bir pazılın her bir parçası olan ve bütünlüğe anlam ve de güzellik katan çeşitlilikte, ne kadar çok tür sayısına sahipsek o kadar çok güvenlik - bolluk içerisinde olmamızı sağlayacak biyolojik çeşitlilik giderek yok oldu, “yap- boza” baktığımızda bütünlüğü göremiyoruz, delik deşik anlamsız bir manzaraya neden oldu! Dünya'nın yaşının yaklaşık 4,54 milyar yıl, canlılar oluşmadan önce, onların yaşaması için önce koşullar oluştu ve yavaş yavaş irili ufaklı diğer canlılar oluşmaya başladı, insansa dünyaya en son gelen yeni türlerdendir. İnsan, olmazsa olmazımız ve de bağımlısı olduğumuz doğal kaynaklarda doğrudan ve dolaylı olarak “insanlar” tarafından yaratılan ve asrın salgını olan “küresel ısınmanın” temel sorumlusudur. Evimiz olan yerkürenin %70’i sularla kaplı ve en büyük pay okyanuslara ait. Su hayatın kaynağıdır. “Küreyi ısıtan insan” okyanusların ısınmasına da neden olarak, sularında asitleşmenin artmasına neden oldu. Okyanuslar, sular, canlıların besin piramidinin temel halkasını oluşturan ve karbon dengesini koruyan, oksijen üreten dünyanın en kabalık türü bitkisel mikroorganizmaların( fito-zooplanktonların) ve bunlara bağlı olarak beslenen canlıların kitlesel yok oluşlarını hazırlamakla kalmayıp, dinlenmelerine- yeniden gelişmelerine- fırsat vermeden, yasak ve aşırı her türlü avcılıkla ekonomik ve ekolojik krize ve çöküşe neden olmadılar mı? İNSAN, AŞIRI İNSAN NÜFUSU ARTIŞIYLA;  KENDİSİNİN VAROLUŞSAL RİSKİNİ  OLUŞTURMUŞTUR! TEHLİKELİDİR!.. Doğanın ürettiği bağımlısı olduğumuz, su-hava- toprak-enerji-gıda vd. gibi kaynak kullanımının ekosistemin sürdürülebilir yenilenme kapasitesinden fazla olmasını göz ardı ederek, aşırı tüketime kullanıma neden olmadı mı? Ekonomik ayak izinin, ekolojik ayak izinden fazla olmamasına dikkat edilmesinin önemi-zorunluluğu yıllardır söylenmesine rağmen.  Aşırı tüketen insan, dünyaya aşırı atık bıraktı-makta1 atıkları içerisinde “boğulmakta“ insan! Bunlar gerçekte yaşanmadı mı?  Varoluşsal riskler yaşanmakta mıdır? Nereye gitmekte dünya?  Hâlâ ne beklenmekte? Sorunlar yıllardır yaşanmakta, ne iyileşti doğa adına yerkürede?  İnsanın doğanın bir parçası olması gerekirken doğaya rakip olmadı mı?  Bu bakışla hep kaybetmekte insan? Kaybettirenlerse belli!  İnsan nüfusunun çok az bir kısmı bunlar? Kimler mi?  Küreyi ısıtanlar, sesiz kalanlar, bekleyenler, ben tek başıma ne yapabilirim diyenler vd… vd … DÜNYA, BİR YERE GİDİYOR AMA… Dünyanın ve ülkemizin karşı karşıya kaldığı kuraklık tehlikesi, her geçen yıl halkları ve medeniyetimizi tehdit ederken, kuraklığın azalmak yerine art- maktadır. İnsanın doğayı daha çok ekonomik kazanç için aşırı kullanımı sonucunda, bugün-yarın yağmur yağacak bakışı avuntusuyla alınmayan önlemlerle, iklim değişikliği, yanlış su kullanımı ve sürdürülebilir olmayan tarımsal faaliyetler giderek artarak, yaşanan kuraklık, insanların ve diğer canlıların ölümlerine neden olan insan kaynaklı felaketlere yol açmıştır. Doğanın denge ve düzenine yapılan müdahalelere doğanın tepkisidir yaşananlar. Dünya genelinde ve suyun değerini, bolluğunu “sudan ucuz” diyerek bolluk içerisindeki ülkemizde uy- gulanan-süren akıl–bilim dışı yanlış su yönetimi poli- tikaları, kaynakların azalmasına neden olurken bir yandan da iklim değişikliğini olumsuz etkilemesi ve yaşanan olağanüstü kuraklık, su ve gıda kıtlığı, ekosistem değişim ve kayıplarıyla etkili görülmektedir. “Araştırmalara göre, dünya genelinde her yıl 12 milyon arazi çölleşiyor. Ülkemizde de çölleşme ve kurak topraklar giderek artmakta. ÇÖZÜMÜ UYGULAMAYANLAR; NE YAPALIM, ‘İKLİM KRİZİ’ VAR DERSE! Son 40 yıl içinde insanlığın temel ekolojik sorunlarına bir yenisi eklenmiştir; “Küresel ısınma;” Dünyanın yüzeyinin; insanlar tarafından doğanın düzenine olumsuz etki eden davranışları sonucunda güneş ışınları tarafından daha çok ısıtılmasının sonucunda iklimin değiştirilmesidir. Daha çok fosil yakıtı enerji olarak sanayi-ulaşım, yaşam alanlarında bile bile kullanmaya devam eden “güçleri ellerinde bulunduran insanlardır “küreyi ısıtan...” Daha çok “para, daha çok üretim ve karbondioksit gazı vb. salınımının artmasıdır, sera gazıyla dünyanın ısının artması ve “dengesiz” yağışlara neden olmaktır. “Dünya nüfusunun %20’sini oluşturan kalkınmış ülkeler, dünya kaynaklarının %80’ini kullanıyor ve bu oranda da dünyayı kirletiyor ve küreyi ısıtıyor.” Kuraklık ve yıkıcı etkilerinden, dünyanın ısınmasına en az katkısı olan insan ve tüm canlılar zarar gör- mekte. Dünya’da yaşamın oluşmasında kalkan görevi gören atmosferin, dünyanın “ateşinin yükselmesi” sonucu oluşan yaşamı olumsuz etkileyen, insanların bilinçli dav- ranarak gerekli önlemleri almadığında yeni bir atmosferik tehlikeler yonucunda, son yıllarda da örnekleri yaşa- nan, aşırı kirlilik, iklimsel- tarımsal, hidrolojik kuraklıkların yanı sıra kıtlık ve sağlık konusunda artan tehlikelerin yaşanacağı/ yaşandığı “yapay iklim değişimi” sürecinde olunacağıdır. İKLİM KRİZİ ÖNLENİR Mİ?  EKONOMİ Mİ, EKOLOJİ Mİ? Buna neden olan %20’ye bağlı. Dünyayı şekillendiren, gidişi hızlandıran, dünya yaşanamaz hale gelirse Mars var diyenlere! Çünkü; gelişen teknoloji ve paranın, sağlıklı- huzurlu yeni bir yaşam ortamı yaratması mümkün değildir. O nedenledirki; dünyadaki yaşanabilirliğin, başta su kaynaklarının ve buna bağlı üretimin ve de giderek azalan oksijen kaynaklarının (bitkiler- vb) yok edilmesi, insanların milyarlarca para harcayarak dünyadan başka bir gezegende hayatın olup olmadığı konusunda evrende araştırmalara başlamasına neden olmuştur. Oysa; insanlar; doğaya uyumlu, iklim krizine neden olmayacak bilimsel kural ve yöntemlere uygun üretim koruma ve kullanma ilkelerine göre davranmış olsalardı hem ne olacağı belli olmayan maceralara bu nedenle atılmayacak hem de yerkürede yaşam uyumla daha çok süreli olacaktır. Çünkü; “doğanın kullanma kılavuzu (doğanın yaşam ve çevrim ilkeleri) doğanın ürünü olan çevre ve canlıların, milyonlarca yıl doğaya uyumlu yaşamda olduğu gibi yaşamın sürmesine olanak sağlayacaktı. Para hırsı, her şeyi paya dönüştürerek doğanın yok edilmesi, son kırk yılla, daha önceleri yaşananlarının karşılaştırılması, ekonominin önceliğinin- hızının, ekolojik yaşamın önüne geçmesidir. Fakat, doğanın kendisine yapılanlara verdiği tepki sonucu yaşanan felaketler, halen "doğal afet" olarak görülürse, doğal olmayan, yapay iklim değişimi sonucunda yaşadığımız doğa ve tüm canlıların potansiyel tehlikelerle sürekli karşılaşmasının nedeniyle, iklimsel değişimin geriye çevrilemeyeceğine inanılmaktadır. Ekonomi ve ekoloji uyum içinde yürütülmelidir. Ekonominin daha çok öne çıkması sağlıktan ve uzun yıllar sürdürülebilir şekilde kazanç elde edilecek ekonomik kaynaklarımızdan kısa süreli ekonomik kazanç elde edilmesine kısacası iklimin, bitki örtüsünün olumsuz şekilde etkilenerek yaşam alanlarının ekolojik dengesinin bozulmasına neden olunmamalıdır. Geriye dönüş, iyileştirme çalışmaları gelişen bilim ve teknolojinin katkısıyla, kararı verecek ve uygulamaya başlayacak “%20’nin”elindedir. DÜNYAYI NEREYE GÖTÜRMEKTELER? Küresel ısınmanın ekolojik sonuçları, küresel ısınmaya bağlı olarak dünyanın bazı bölgelerinde kasırgalar, seller ve taşkınların şiddeti ve sıklığı artarken bazı bölgelerde uzun süreli, şiddetli kuraklıklar ve çölleşme etkili oluyor. Kışın sıcaklıklar artıyor, ilkbahar erken geliyor, sonbahar gecikiyor, hayvanların göç dönemleri değişiyor. Yani iklimler değişiyor. Yapılan araştırma sonuçları ve yaşananlardan elde edilen veriler bize; “* Küresel ölçekte en büyük tehlike %70 sularla kaplı olan gezegenimizin, sıcaklık artışı nedeniyle okyanuslardaki suların artmasına neden olacak ve bu oran yükselecek ve kıtalarda toprak kayıpları artacaktır. * Buzulların azalması dünya atmosferinin cam seralara benzer bir özelliğini artıracaktır ve ısınma çok daha şiddetlenecektir. * İçme ve kullanma sularına, temiz kalabilen doğal su kaynaklarının deniz suları karışması… Sulardaki olası yükselmeler sonucu tarımsal- kentsel alanlar sular altında kalacak, su kaynaklı hastalıklar artacak... * Meteorolojik kuraklık, hidrolojik kuraklığı artıracak ve tarımsal kuraklığa neden olarak besin kıtlığına ve KURAKLIĞA neden olacaktır/ olmakta. Tarım, sağlık, sanayi, turizm ve diğer aktiviteler bu durumdan olumsuz etkilenecek. * İyice kuraklaşan bölgelerde tarımsal üretimi artırmak için tarım ilaçlarının(zehirlerinin), yapay gübrelerin kullanımında aşırılık görülecek. * Aşırı sıcaklık ve orman ve kent yangınları artacak… * Daha sık ve şiddetli kasırgalar ve fırtınalar ve de seller, deniz seviyelerinde artış, suların asitleşmesi ve biyolojik çeşitlilik kayıpları * Ekosistemlerin değişimi, eko-kırım, virüs, kemirici vb kaynaklı hastalıklarda artış ve salgın * Yoksulluk, kıtlık, hastalıklarda artış ve ekonomik yıkım.” İşte; bu değişikliklere dayanamayan- uyum sağlayamayan bitki ve hayvan türleri de ya azalıyor ya da ta- mamen yok oluyor olmasının, dünyanın giderek yaşamın güçleşeceği değişime doğru evrileceği öngörülmekte... GÖÇLER ve YARATACAĞI SORUNLAR, NEREYE GİDİLECEK ve NE OLACAK? Ekonomik kayıplar ve gıda azlığı-güvenliği üzerindeki insan etkileri arasında demografik değişiklikler, gıda israfı, diyet değişimi, gelir ve fiyatlar, depolama koşulları, sağlık durumu, ticaret modelleri ve çatışmalar bulunmaktadır. Tüm bu sistemik değişiklikler karşısında, uyum stratejilerinin etkinliği belirsizdir. Gelecekteki ekonomik ve ticari ortamlar ve bunların değişen gıda arzına verecekleri tepki bu faktörler ile sıkı sıkıya bağlantılıdır. Özellikle gıda israfının azaltılması ve diyet değişimi olarak niteleyebileceğimiz hayvansal gıda tüketimindeki azalma gıda güvenliğinin sağlanması açısından belirleyici rol oynayabilir. GİDEREK ARTAN KÜRESEL ISINMA İÇİN; BİLİMSEL - EKONOMİK YAŞAM ODAKLI ÖNLEMLER ALINMAZSA; GELECEK FELAKETLER!.. * Sıcak hava dalgaları, seller, kasırgalar, yangınlar, kuraklık ve bunların sebep olacağı hastalıklar yüzünden milyonlarca insan ölecek. * Dünyadaki pek çok canlı türü yok olacak. * Bitki örtüsü azalacak. Dünyanın büyük bölümü çöl olacak. * Küresel ısınmanın getireceği sıcak hava dalgaları, seller, kasırgalar, yangınlar ve kuraklık özellikle yoksulları çaresiz bırakacak. * Fırtınalar, Pasifik bölgelerinde görülen doğa olayları, Muson yağmurları sayısı giderek artacak. Bu işin şakası yok, şimdiye kadar, yaşayalım görelim, riski göze alıp aşırı tüketim sonucu kaynakların azalması ve önlem alınmaması riske girilmemesi gerekmektedir. Çünkü, kararsızlık, bekle-gör, belirsizlik olası, tahmin edilemeyen, ölçülemeyen ve kontrol edilemeyen sonuç olup; risk bu sonuca rağmen karar almanın bir neticesidir. Bu tür risklerin canlıların gelecekteki hayatlarına olumsuz etkisi olacağı şeklinde endişeye neden olmaktadır. Bu nedenle geri dönüşü imkansız olabilecek olumsuz durumların (risklerin) yaşanmaması için koruma amacı ve tehlikeyi göz ardı etmeden, bilimsel, akılcı yöntemlerin, önlemlerin riskler yaşanmadan mutlaka alınması gerekmektedir. Karar insanın! Saygılarımla... Erol KESİCİ