Burdur Gölleri Havzası; ülkemizin en çok doğal gölüne sahip belki de son yıllarda yaşanan kuraklıktan en son etkilenecek havzası idi. Başta; gölleri besleyen dere, çay ve yüzey sularının önüne sınırsızca, bile, bile popülist sulu tarım uygulamalarıyla gölet ve baraj yapmanın yanı sıra yer altı sularının on binlerce kuyularla çekilmesi, Burdur Gölü Havzasındaki göllerin kuruması, El Nino’nun ülkemizdeki olumsuz etkileri üzerine araştırmalarda “hava sıcaklıklarının artışı, aşırı kuraklık nedeniyle Burdur Havzasındaki göllerin kurumasının El Nino etkisine...” atıfta bulunulmaktadır. Gerçek öyle mi? DEMEK Kİ EL NİNO’DANMIŞ DEMEK; ÇOK TEHLİKELİDİR... İŞİN KOLAYIDIR; ÖNLEM ALMAMAKTIR Elbette El Nino etkisi tüm dünyada hissedilmekte ve yaşanmakta. Bizim ülkemizde kış- bahar yağması gereken yağışların gecikmesi ve yaz ayında yağması ve de artan aşırı sıcaklık “El Nino” etkisi olarak değerlendirilebilirse de; Burdur Göl’lerinin suları 1980 yılına doğru başlayan önemli su seviyelerindeki azalmaların temel nedenini; baraj-gölet, kuyu ve yoğun sulu tarımdan kaynaklandığı bilimsel verilerle kanıtlanmıştır. Bir bölgede nem (su) azaldıkça (hidrolojik kuraklık artıkça), iklimseltarımsal kuraklık artar. Hava da, toprakta, gölde su-nem azaldıkça yağışları normalinde beklemek imkansızdır. Yıllardır ülkemizde ve Burdur Havzasında bunlar yaşamaktadır. Elbette küresel, ısınma ve El Nino gibi kararsız hava akımları, Burdur’u da etkilemektedir. El Nino ve ters akımı La Nina dönemseldir. Ama havzanın göllerinde ve yer altında suların aşırı tüketildiği bir gerçek olup, uzun yıllar etkisini sürdürdüğü gibi, önümüzdeki yıllarda iklime göre kentlerimizi, sanayimizi, tarımı, akılcı düzenlemelerle yönetmedikçe, kuraklık salgın gibi yaşamı bölgede de çok olumsuz etkileyecektir. EL NİNO ve LA NİNA ETKİSİYLE “GARİPLEŞEN HAVALAR!” Dünya’da ısınmaya neden olan El Nino hava olayının başladığını açıklayan ABD’li yetkililer, 2023-2024'ün muhtemelen en sıcak yıl olacağı uyarısında bulundular. Hava olayları çok garipleşti. El Nino ve La Nina; Pasifik Okyanusunda, okyanus suyunun sıcaklıklarındaki değişkenlikler üzerine bir birinin zıttı karmaşık hava modelleri oluşmakta ve tüm dünyayı farklı şekilde olumsuz etkilemektedir. El Nino; (halk arasında; Yaramaz çocuk- Erkek çocuk, adı verilir) Pasifik Okyanusu’nun tropikal orta ve doğu bölümlerinde her 2-5 yılda oluşan bir okyanus- atmosfer olayıdır. El Nino olayı süresince Orta ve doğu Pasifik’te Endonezya alçak basıncının bu bölgeye yakınlaşması sonucunda, basıncın düşmesi ve yükselici hareketlerle birlikte daha sıcak ve yağışlı koşulların- kuraklığı artıran hava durumu modeli. La Nina; (Kız çocuğu-Kız kardeş) Pasifik Okyanusu’nda etkili olan, okyanus suyunun kışın normalden 3–5 °C daha düşmesi sonucu, şiddetli kasırgaların oluştuğu karmaşık bir hava modelidir. El Nino ve La Nina gibi karmaşık hava sistemleri ülkemizde de, iklimin olumsuz değişimlerinde etkili olduğu bilinmektedir. Ülkemiz bu yaz mevsiminde El Nino etkisindedir.
BURDUR GÖLÜ HAVZASINI TANIMAK ve GÖLLERİN OLUŞUMLARINA GÖRE ÖNLEM ALMAK ÖNEMLİ! Burdur Gölü Havzasının gölleri milyonlarca yıllık geçmişe sahip olup, oluşumlarını dünden bu güne nasıl geldikleri iyi bilinir ve göz ardı edilmezse geleceğe taşınabilir. Her gölün sorunu ve çözümü göle özgüdür. Tıpkı klasik “hastalık yoktur, hasta vardır.’’ ilkesinde olduğu gibi. Doğal göllerde insan gibi, canlı varlıktır. Gölleri, korumak için önce gölleri iyi tanımak gerekir. Göllerin sorunları gölden göle farklılık gösterir. En büyük baskı su seviyesinin azalması, çevresel yoğun baskı ve kirliliktir. Burdur Gölleri Havzasının alanı ve çevresi, akış yönü, drenaj ağı, yükselti, eğim ve bakı gibi havzanın morfolojik karakteristik özellik- lerinin, drenaj havzasının morfolojik analizi, drenaj havzasının jeo-hidrolojik davranışını anlamakta önemli bir rol oynamaktadır ve havzada hüküm süren iklim, jeoloji, jeomorfoloji ve yapısal özellikleri ifade etmektedir. Çözümde, insan davranışları, bütüncül bakış, tanı ve önlem alma çok değerlidir. SORUNUN OLUŞMASINA NEDEN OLAN İNSAN, ÇÖZÜMDE DE UYGULAYICI OLMALIDIR Burdur Gölleri, tektonik kökenlidir. Kapalı havza içerisinde yer alırlar. Burdur Havzası’nın en düşük kotlarını kaplayan gölün beslenimi; yağış, yüzeysel akışlar ve yeraltı suyu içe akışı ile olmakta, boşalım ise sadece göl yüzeyinden buharlaşma yoluyla gerçekleşmektedir. Bu hassas özelliğe rağmen ne yazık ki; Burdur Gölleri bireysel bakışlarla korunamamakta, göllerin korunmasıyla ilgili gerçekler bilinmesine rağmen ekonomik bakış göllerin korunmasına engel olmaktadır. Yıllardır belirtiğimiz gibi, aşırı su kullanımıyla göllerin su seviyeleri dramatik olarak devam etmektedir. Hasta belli, hastalık belli, hastanın ilaçla veya operasyonla tedavi gerekirken, konuş konuş her şey “hep lafta” kalmakta. Gölleri Burdur Havzası bazında gelecek kuşaklara tıpkı milyonlarca yıldan bu güne (1970’lere) gelişi gibi sürdürülebilir olması için, doğa koruma bakış öne çıkmakta ve bireysel bakış, çok seslilik yerine bütüncül su kaynakları yönetimi ve 1995 yılında başlattığımız ‘SU KANUNU’ ivedilikle çıkarılmalıdır. Su kanununun çıkarılmasıyla ilgili geçtiğimiz aylarda katılmış olduğum ve kurul üyeliğini yaptığım Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli toplantılarında Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayip Erdoğan’a detaylarıyla anlatmış ve bulunduğum, kuraklık, su sorunu, iklim değişikliğine uyum sağlanması amacıyla yenilenebilir enerji, temiz enerji, yağmur suyu hasadı, enerji verimliliği gibi doğa ve ekosistem temelli çözümler, mavi- gri-yeşil altyapı yatırımları konularında katkı sunmasını da amaçlayan; İklim Dostu Yeşil Dönüşüm Kurulunda bu konuda, etkin katılımcı yaklaşım, uygulamada bütüncül havza yönetimi anlayışı kısa - orta ve uzun vadede gerçekleştirilmesi için yapılması gerekenler konusunda görüş birliğine varılmış olması da sevindiricidir.
Sıra uygulamada.
RİSK OLUŞMADAN GEREKLİ ÖNLEMLER ALINMALIDIR Yerel yönetimlerin, kentlerde yaşayan insanların, üreticilerin bu yıl ve önümüzdeki yıl kararsız yağışlar ve çok sıcak geçecek olan yaz ayları için hazırlıklı olmaları gerekir. Açlık Noktaları Raporuna göre, gıdaya ulaşmada zorlukların rekor düzeyde olacağı ve gıda güvensizliğindeki artış, çatışmaların, ekonomik şokların ve aşırı hava koşullarının birleşik etkilerinin bir sonucu olduğu belirtilmektedir. Kuraklık, orman yangınları, su baskınları, suya- gıdaya ulaşım ülkemizin son yıllarda karşı karşıya kaldığı çok ciddi risklerdendi. Bunun yanı sıra, tarımda düşük verim, artan zararlı ve hastalıklar, gen havuzlarının değişimi, kayıplar ve buna bağlı olarak düşük kaliteli gıdalarda artış ve bunların muhafaza ve dayanıklılık sürelerinin giderek tehlikesi olası sonuçlardır.
Bu konuda her ne kadar önlemler alınacağı ve yeni yöntemlerin geliştirildiği bildirilmekteyse de, yaşanan kuraklık, iklim krizi, kararsız yağışlar konusunda ülkemizde iklim koşulları ve su bütçemize göre gerekli bilimsel önlemlerin derhal uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir. “Felaketlerle” ilgili önlemler önceden alındığında ve uygulamaya geçildiğinde oluşacak zarar çok daha az olacaktır.
BURDUR GÖLÜ HAVZASIYLA BARIŞIK YAŞANMALI Şimdiye kadar ne yazık ki havzayla mücadele ederek, onu insanın istediği şekilde yönlendirerek yaşandı ve sonuçta “bindiğimiz dal, altın yumurtlayan tavuk kesildi.” Kaybeden insan oldu! İnsanın yaşamını sürdürebilmesi doğayla, “Burdur Havzasıyla” mümkündür. Her şey çevresiyle birliktir. Bütünlüğümüzü, varlığımızı sağlayan çevreyle barışık ve uyum içerisinde yaşamamız gerekmektedir. Sürdürülebilir kalkınma, doğal çevreyi ve sosyal eşitliği koruyan ve geliştiren ekonomik ve sosyal kalkınma türlerini kapsamaktadır. Çevresel risk analizi insan sağlığı ve çevreye risk teşkil eden olay ve aktiviteleri anlamaya yönelik teşebbüslerin bir çalışma alanıdır.
Hidrobiyolog Dr. Erol KESİCİ