Ülkemizde ne zaman deprem odaklı bir gündem oluşssa, özellikle de deprem ihmalleri, depreme hazırlık çalışmaları ile ilgili tartışmalar yoğunluk kazandığında, yerel yönetimler, belediyeler, mutlaka bu tartışmaların odağında yer alıyor. Depremlerdeki hasarlarda, Belediyelerin hayati rolüne dikkat çekilirken, sağlıklı yapılaşma, rant’la mücadelede, yerel yönetimlerin mutlaka öncü inisiyatif alması gerektiği, hep dile getirilir... İzmir Depremi’nden sonra yaklaşık on gündür deprem gerçeğini hatırlatmaya, gündemde tutmaya çalışan Yeni Gün, ‘Burdur deprem dosyası’ özel çalışmasında, bu kez de deprem tecrübesi olan, Elektrik Mühendisi ve 1999-2004 yılları arasında Burdur Belediye Başkanlığı görevini üstlenen Ahmet Nejdet İlgün ile görüştük. Başkanlık süresi boyunca, Burdur’daki deprem tehlikesine dikkat çeken, deprem hazırlık çalışmalarına önem veren, belediye başkanı iken 1999 Marmara depremini ve sonrasındaki değişen süreci yaşayan İlgün, deprem gerçeğini gazetemiz muhabiri Muhammet Fatih Başcı’ya anlattı. Deprem kültürü, deprem bilincinin küçük yaşlardan başlaması gerektiğini, deprem önlemlerinin çok büyük önem taşıdığını vurgulayan İlgün, zemin etüdüne ilişkin başlattığı çalışmalardan da bahsetti. Nejdet başkanın konuşmasında öne çıkan kesitler şöyle: "1971 depremi bize ders oldu gibi" “Öncelikle İzmir'de depremden dolayı hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Türkiye'nin tamamı neredeyse fay hatlarının üzerinde, bütün bölgeleri deprem bölgesi olarak görünüyor ve her yerde her an deprem olabilir. Esasında Burdur deprem konusunda epey zor zamanlar geçirmiş. 1914 depreminde bazı verilere göre 700, bazı verilere göre de 2000 kişinin hayatını kaybettiği depremde zannediyorum 7 büyüklüğünde bir deprem diye tahmin ediliyor. O zamanlardan başlamış, daha öncesi 1800'lü yıllarda da var ama can kaybının fazla olduğu şekliyle bu deprem akla geliyor. Burdur'da 1971 depremi var. O depremde merkez üssü Yazıköy-Yarıköy idi ve ben Üniversite'de öğrenciydim. O zaman cep telefonlarının olmadığı bir zaman da ki depremde duyduktan sonra oradan bir kamyona bindim. Ertesi gün Burdur'a geldim. Ben ilk defa deprem ile o zaman tanıştım. Dedemlerin bahçesine çadırlar kuruldu, orada kalıyorduk. Yerin çok fazla sallandığını, dalgalar halinde olduğunu o zaman gördüm. O depremde Burdur'da 57 kişi vefat etmişti ama Yazıköy ve Yarıköy yerle bir oldu. Bizim evimizde hasar aldı. 1971 depreminde annem tesadüfen odadaymış eğer mutfakta olsa kesinlikle annem de vefat edebilirdi. Baya hasar almıştı evimiz daha sonra tamamen yıktırıldı. O depremde gördüğüm kadarıyla 2 tane binanın bodrum katları yoktu. Yani 4 katlı bina 3 kata inmiş, 3 katlı bina 2 kata inmişti. Sonra yan yatmış binalar vardı. Tabi 57 kişinin vefatıyla neticelenen o deprem bize biraz ders oldu gibi diye düşünüyorum. Daha sonra bölgede 1995 yılında Armağan abi Belediye Başkanıydı Dinar depremi oldu. O gün biz Armağan abi ile beraber Dinar'a gittik. Orada korkunç bir manzara ile karşılaştık. O depremde de 85-90 kişi ölmüştü yanlış hatırlamıyorsam. Ama esasında en büyük acı işte 1999 Marmara depremi oldu. Marmara depreminde ben Belediye Başkanıydım. Marmara depreminden 4 ay önce göreve gelmiştim. "Depremler olduktan sonra değil olmadan önce tedbirlerin alınması gerekli" Burdur'un özel durumu veya Türkiye'nin özel durumu her bölgenin deprem, fay hatlarının üzerinde olması nedeniyle durumları değerlendirerek 1999 Haziran ayında yani Marmara depreminden 2 ay önce zemin etüdü mecburiyeti getirmiştik. Yani biz o tarihten sonra yapılacak tüm inşaatlarda parsel bazında zemin etüdü yapılacak diye karar aldık ve zemin etüdleri yapılmaya başlandı. O tarihten sonra Burdur'un genelinde zemin etüdü yapılması kararı aldırdık. O zaman Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi ile anlaştık ve Burdur genelinde hemen hemen 1 yıl süren zemin etüdü yapıldı. O zemin etüdü bize zeminin gevşek olduğu, değişik olduğu, sulu olduğunu söylemişti ve bu yerlerde kat yüksekliklerinin düşürülmesi tavsiye edilmişti. Biz de kat yükseklikleri konusunda bunu yapabilmek için Nazım İmar Planının yapılması gerekliydi. Nazım İmar Planı yapılması için müracaat ettik. Bizim bu yaptırdığımız zemin etüdünü İller Bankasına götürdüğümüz zaman örnek bir zemin etüdü olarak kabul edildi ve bizim gibi illere bu tür çalışmaların yaptırılması için İller Bankası önerilerde bulundu. Yani biz bu konularda epey çalıştık. O zaman yanlış hatırlamıyorsam 8 klasör falan tuttu o zemin etüdünün sonuçları. "Beton labaratuvarı kapatıldı" Bence depremler olduktan sonra değil olmadan önce tedbirlerin alınması gerekli. Bu arada yine Belediye'mizin çok çok iyi yaptığı işlerden bir tanesi de beton laboratuvarı kurduk. Zaten beton santralimiz vardı, bir de beton labaratuvarı kurduk. Yani inşaatlarda betonlar dökülmeden önce numuneler alınıyor ve laboratuvarda inceleniyor. Eğer uygun ise yapılması için karar veriliyor. Çok entresandır ki bizden sonra o laboratuvar kapandı. Neden kapatıldığını bilemiyorum. Bence deprem için bu tür tedbirler alınmalı. Depremin şiddetine göre değil de genel olarak tedbir alınması gerekiyor. Yasaklar bence çözüm değil. Neden çözüm değil? bunun için Japonya çok güzel bir örnektir. Bu konuda gerekli tedbirlerin alınmalı. Yani hiçbir şekilde depremden korkulmaması gerektiği ortaya çıkıyor ama gerekli tedbirler alınaraktan. Bu yasal olarak, yönetmelikler bazında, kontrol bazında ve uygulamalar bazında ne yapılması gerekiyorsa hepsinin yapılması düşüncesindeyim. Yani bu anlayış meselesi, bodrum katlarda kesinlikle meskene müsaade edilmemesi gerekir. Şimdi böyle bir olay yok. Ama mesela benim görev yaptığım süre içerisinde 3 tane kooperatif vardı. Bunlar bodrum katları iskan etmiş ama belediye tarafından iskan ruhsatı verilmemiş. Tabi bu kooperatifler 8-10 daire fazla çıkarıp oralardan rant elde etmek için oraları vatandaşlara satarak mesken haline dönüştürdü. Mesela bu ruhsat benim görev yaptığım 5 senelik süre içerisinde kesinlikle verilmedi. Benden sonra gelen idare verdi. Nasıl verdiyse ama güzel bir durum değil. "Yokluklar içerisinde görev yaptık" Hatta şöyle bir olay geçmişti başımdan ‘Akdeniz evleri yapı kooperatifi’nde ruhsat vermiyorsunuz, etmiyorsunuz’ dediler. Diğer dairelerin hepsinin ruhsatını vermişiz. Sadece bodrum katı verilmiyor. Orada 4 tane blok, 16 daire var öyle düşünelim. Bir gece haber duydum orada evi su basmış diye hemen gittim, oradaki mal sahipleri bana, ‘işte başkanım ne yapıyorsunuz, gördünüz mü’ dediler. ‘Siz gördünüz mü? siz alıyorken tapuda ruhsatı var mıydı?’ Tapusu yok buraların. Yani şunu demek istiyorum vatandaşa uygun geliyor, alıyor. Başkaları rant elde etmek vatandaşlar aldatılıyor ve böyle serzenişlerde bulunuyor. Haklılarda. Bodrum katlarda böyle bir şey olmaması gerekir ve bodrumun perde beton içerisinde yapılaraktan üst katlar yapılırsa bence hiçbir şey olacağını düşünmüyorum. Biz yokluklar içerisinde 5 yıl görev yaptık. Mesela İller Bankası'ndan Burdur'a nüfusa göre gönderilen paralar bizde 1 yılda gelirken benden sonra 1 ayda geliyordu. O paralar ile çok şeyler yapılırdı. Mesela özel şirkete 2 defa daha zemin etüdü yaptırıldı, ne iş ise, nedense? Özel şirketin yaptığı zemin etüdleri de bizim yaptırdığımız zemin etüdlerini örnek gösteriyordu. Ya ne gereği var? Niçin? Bir kat daha artırabilir miyiz! Bilakis tam tersi kat azalması lazım. Örnek vereyim şöyle Depremevleri 3 katlıdır. Bende orada oturdum. Şimdi 8 katlı, 9 katlı. Gerçekten şaşmamak elde değil! "Gerekli tedbirler alınaraktan bu işlerin üstesinden gelineceğini düşünüyorum" Ben her zaman söylemişimdir, gerekli tedbirler alınaraktan bu işlerin üstesinden gelineceğini düşünüyorum. Mesela DASK, 2000 yılında çıktı. Bu 2000 yılından sonra mı başladı. 1999 depreminden sonra aklına geldi. Çünkü çok fazla hayatını kaybeden kişi vardı. O depremden sonra bu DASK çıktı. Deprem sigortası için toplanan paralar ile yapılması gerekenler yapılsa biz bugün Kocaeli'ndeki, İzmir'deki gibi afetleri Burdur'da göreceğimizi düşünmüyorum. Biz bir kere öneri olarak esasında çocuklarımıza daha ilkokul çağlarında deprem nedir? depremden nasıl korunulmalı? deprem için neler yapılmalı? bunları öğretmeliyiz. Japonya'da 7 şiddetinde deprem oluyor çocuklar hemen kendi edindikleri bilgiler dahilinde önlemler alıyorlar. Bir de kesinlikle inşaat malzemelerinin kalitesi çok önemli. Mesela demir kalitesi. Şimdi muhakkak izlemişsinizdir, adam kolonlarda 12'lik, 14'lük demir kullanıyor, kirişlerde 18'lik demir kullanıyor. Tam tersi tersi olması lazım.” -Muhammet Fatih Başcı