Akyakalı üretici Bekir Yıldız Yeni Gün’e konuştu: “Bizim sırtımızdan  birileri para kazanıyor!” Son yıllarda, ülkemizde ve ilimizde tarım ve hayvancılık konusu açıldığında, neredeyse herkesin üzerinde birleştiği, muta- bık kaldığı, hep birbirine benzer cümleler sıralanıyor: “YÜKSEK GİRDİ MALİYETLERİ” Çiftçimizin, üreticimizin önündeki en büyük engel, tehdit olarak öne çıkıyor. Çiftçimizin bitkisel ürtimde en önemli sorunu; gübre ve mazot gibi temel girdi maliyetlerinin yüksek olması... Hayvansal üretimde de  yem maliyetlerinin yüksek olması da bitkisel üretimdeki yüksek maliyetlerden kaynaklanmakta..  Gıda’nın en stratejik sektör olarak kabul edildiği günümüz modern dünyasında, tarımsal üretim, ülkelerin geleceği açısından da çok büyük önem taşıyor, hayati değer taşıyor!.. Ülkemizde ise; bir zamanlar kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olarak övündüğümüz Türkiye’de ve Burdur’da çiftçi giderek tarım’dan uzaklaşıyor, köy’ler boşalıyor,  kentlere göç ediliyor. Üretimin azalması, köylünün toprakla bağını koparması, ülkemizdeki en önemli konu başlıklarından, sorunlardan biri... Batı Akdeniz coğrafyasında Burdur ilinde tarım ve hayvancılık, il ekonomisinin en öncelikli dinamiklerinden biri. Son yıl- larda ise büyükbaş hayvancılık, süt inekçiliği, temel geçim kaynağını oluşturuyor. Burdur’da da son yıllarda tarım ve hayvancılık bahsi açıldığında, en öne çıkan konu başlığının, girdi maliyetleri olduğunu, sürekli artan yem fiyatları, gübre,  mazot, enerji fiyatları, ithalat tehlikesi olduğunu görüyoruz... Adeta; yüksek girdi maliyetleri Burdur’da da üreticinin, çift- çinin değişmeyen gündemi... Ne yazıkki; ülkemizde ve ilimizde tarım ve hayvancılık sektörünün aşması gereken öncelikli temel sorunları bulunurken, girdi maliyetleri sorunu, onca destekleme politikalarına rağmen bir türlü çözülemiyor, hep çiftçinin en önemli meselesi olarak karşımıza çıkıyor... Yeni Gün’ün yayın politikasında; “üretim, tarımsal üretim” çok önemli bir yer tutuyor. Çiftçinin sesi olmak, sorunlarını dile getirmek, öncelikli konularımız arasında yer alıyor. Burdur’da ‘insan odaklı yayıncılığı’ geliştirme çabası içerisinde olan Yeni Gün, sahaya inerek, üreticilerin yaşadıkları sorunları yerinde gö- rerek, kamuoyuna ulaştırmayı hedefliyor. Yeni Gün ekibi, işte; bu amaçlar doğrultusunda kapsamlı, geniş içerikli “köy gezileri atağı” başlatarak, çiftçilerimizle, köylülerimizle bir araya geliyor. Geçtiğimiz günlerde şehir merkezinin hinterlandı içerisinde yer alan  Burdur merkeze bağlı Yazıköy, Yarıköy ve Akyaka köylerinde çiftçilerle buluşan ekibimiz, üreticilerin nabzını tutmaya çalıştı. Ve; tahmin ettiğimiz üzere ilimizdeki üretici de en çok yem fiyatlarından ve diğer girdilerin yüksek oluşundan yakınıyor!.. İşte; bu isimlerden biri de Akyaka Köyü’ndeki üretici Bekir Yıl- dız. 12 yaşından bu yana hayvancılıkla uğraşan, köy muhtarlığı görevini de yürüten  Bekir Yıldız, muhabirimiz M. Fatih Başcı’ya çarpıcı açıklamalarda bulundu. Yaklaşık 30 yıldır çiftçilik ve hayvancılık yapan, pek çok üreticinin dertlerine tercüman olan Bekir Yıldız’ın konuşmasında öne çıkan pasajlar şöyle: “Bizim sırtımızdan birileri para kazanıyor! Burdur’da hayvancılık, çiftçilik yapan kişilerin, özgürlüğü elinde değil.” Çiftçinin başlıca sorunu girdi maliyetleri, fabrikasyon yem ve süt. Yem’e hiç ses seda gelmeden zam geliyor, ama süt’e 10 kuruş, 20 kuruş zam geldiğinde süt fiyatları arttı diye Türkiye sallanıyor. Bize şart koşuyorlar, ‘süt şu kalite olursa ceza kesmeyeceğiz diye’. Ama; yem fiyatlarına zam geldiğinde hiç kimsenin haberi olmuyor. Sadece yem getiren firma, bu getirdiğim yemler 5 TL zamlı diye haber veriyor. Mesela saman Avrupa ülkelerinde hayvanların altına altlık olarak kullanılıyor. Bizim Türkiye’de ise Cumhuriyet altını gibi 1100 lira kilosu. 2300 lira’ya süt satıyoruz 1100 liraya kilosundan saman alıyoruz. Bu saman Avrupa’da hayvanların altlarına kullanılıyor biz hayvanlarımızın karnını doyurmak için veriyoruz. Yem’de zaten süt firmaları tek Burdur’a özgü, ‘yemi biz’den almazsan süt‘ü almayacağız tehdidi var.’ Yani bizim öz- gürlüğümüz elimizde değil. Burdur’da hayvancılık, çiftçilik yapan kişilerin özgürlüğü elinde değil. “Biz köylüler üretmezsek, bu piyasa böyle giderse şehirdekiler aç kalır” Allah bin bereket versin biz yine para kazanıyoruz, kârlıyız. Biz üreticiyiz,  biz üretmezsek şehirdekiler bizden daha kötü olur. Çünkü; biz ekeriz 4 dönüm buğday, un eder karnımızı doyururuz. Köylüler olarak üretmezsek, bu piyasa böyle giderse şehirdekiler aç kalır. Bu işe sivil toplum örgütleri başta olmak üzere devletin bir el atması lazım. Bizden aidat alan bir sürü sivil toplum örgütü var. Ben 5 tane sivil toplum kuruluşuna üyeyim. Onların da çiftçiye  daha fazla destek olması gerekiyor. “A’dan Z’ye hesap yaptığında bize kalan para, bir asgari ücret bile değil!” Mazot fiyatı yüksek, tarlaları sürecek mazotu zor buluyoruz. Bu işin içinde veteriner parası, ilaç parası var. Biz bu işi hanım, ben ve babam yapıyoruz. Babamı çıkarırsan yani bize kalan para şu an ki bir asgari ücret değil. A’dan Z ye hesabını yaptığın zaman 1-2 kişi çalışan bir yerde bir asgari ücret para bile kalmıyor. Sadece şu oluyor,  bizde mesela her ayın sonunda süt paramız geliyor, bir hafta boyunca o parayla borçlarımızı harcıyoruz. Ay sonu geldiğinde yine tam takır kalıyoruz. Şöyle örnek vereyim; 15 ila 20 bin arası süt parası alıyorum. Çok gelebilir, bu para, ama mazot parası, veteriner parası, borçlardı falan derken bize bir şey kalmıyor. Ay sonunu dört gözle bekliyoruz. Mesela geçen hafta Cuma günü benim süt param yattı. Bu Cuma günü benim bankada 1000 TL param kaldı. Aslında kazancımız iyi, fakat giderimizde çok bunun sebebi de; girdi maliyetlerinin yüksek olması. Bugün 1 torba yem 95-100 TL bize söylenen, fiyatların yüksek olmasının sebebi dışarıdan gelmesi ve ithal olması. Bize destek verip yem bitkilerini bize ektireceklerine dışarıdan ithal almak daha kolay geliyor sanırım. “Eğer biz gibi köylerde vergiye kayıtlı bu işi yapıp vergisini düzgün veren olursa Türkiye büyür” Şimdi yem’de KDV’yi kaldırdılar. Hiçbir üreticiye, hiçbir köylüye, çiftçiye yemde KDV’nin kalkmasının hiçbir faydası yok. Ben süt satıyorum, yüzde 8 ile karşılığında yem alıyorum, KDV’si olsa yüzde 8 örnek veriyorum, hiçbir vergi vermem. Ama ben köyde bir çiftçi olarak hanımımla beraber hayvan bakan işletmeci olarak ben devlete vergi veriyorum. Bu benim köyde kendi malım, kendi ahırımda ürettiğim ve sattığım süt. Eğer; bizim gibi köylerde vergiye kayıtlı bu işi yapıp vergisini düz- gün veren olursa trilyonlarla, fabrikatörler ile Türkiye üç misli daha büyür. Demek ki onlar vermiyor biz gibi sadece garibanlar veriyor bu vergiyi. Ben kendi ahırım da, kendi hayvanlarımla süt satıyorum ve vergi veriyorum, KDV ödüyorum. Ama trilyonlarca bu işi yapanlar, büyük şirketler biz gibi KDV’sini veriyor olsa Türkiye dediğim gibi üç  misli daha büyür. “Çiftçinin durumu nasıl düzelir” Bizim durumumuz şöyle düzelir, birilerinin bize el atması lazım. Nasıl el atması lazım, mesela biz sütümüzün fiyatını bile bilmiyoruz. Yeme zam geliyor hiçbir bilgimiz yok. Şimdi mazotu kim kullanıyor? Gübreyi kim kullanıyor? Tarım ilaçlarını kim kullanıyor? Biz gibi çiftçiler kullanıyor. Bunlara gelen zamlardan hiç kimsenin haberi yok. Hiç durmadan zam geliyor. Ama bizim sütümüz 10 kuruş arttığında her yerde duyuluyor süte zam, ete zam diye! Bir de şu var bugün kesim fiyatları. Türkiye genelinde şu an kesim fiyatları yüksek neden? İthal olduğu için, her yer kapalı olduğu için. Ben zam gelsin falan istemiyorum, sadece girdi maliyetlerimiz düşsün, o zaman bizim sattığımız süt fiyatları da düşsün. Ben bunu 5 liraya da satarım 1 liraya da satarım, lakin her şey dengeli olsun istiyorum. Maalesef; bizim sırtımızdan birileri çok para kazanıyor. Olan ülkemizde üreticiye, çiftçiye oluyor!