Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) için 9 Eylül tarihi, özel ve anlamlı bir gün... Ülkemizin en köklü ve en eski siyasi organizasyonu CHP bugün 97'nci yaşını kutluyor. 9 Eylül 1923 tarihinde kurulan Halk Fırkası'nı, CHP'nin geçmişini CHP Burdur İl Başkanı İzzet Akbulut, muhabirimiz Muhammet Fatih Başcı'ya anlattı. Yeni Gün'e bu özel günde 97. yaş röportajı veren Akbulut, pandemi süreci ve ekonomideki sıkıntılar hakkında da çarpıcı açıklamalarda bulundu. CHP İl Başkanı Akbulut'un beyanatlarında öne çıkan pasajlar şöyle: "9 Eylül 1923'te kurulan partimizin bu sene 97. kuruluş yıldönümünü kutluyoruz. Öncelikle partimizin biraz tarihinden bahsetmek istiyorum. Partimiz 9 Eylül 1923'te ilk önce Halk Fırkası adıyla kurulmuştur. Daha sonra 1924 yılında Halk Fırkası'nın başına bir de Cumhuriyet Halk Fırkası getirildi. 1935 yılında da şu anki mevcut adı Cumhuriyet Halk Partisi adını alıyor. Partimizin simgesi altı ok'un hikayesine bakmak lazım Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik ve Laikçilik Cumhuriyet Halk Partisi'nin 4 temel ilkesi olarak ilk 1927 yılında benimseniyor. 1935 yılında Devletçilik ve Devrimcilik ilkeleri de ekleniyor ve partinin bugünkü o şanlı altı oklu bayrağının altı oklu ilkesinin simgeleri ortaya çıkmış oluyor. Cumhuriyet Halk Partisi'ni diğer partilerden ayıran özelliği Devlet kuran bir parti olması, savaş meydanlarında kurulması, kanla, gözyaşıyla kurulan bir parti olması. Biz partimizi bu anlamda Ülkenin dinamiğini oluşturan bizim için kuruluşunda ve kurtuluşunda yer almış büyük bir çınar olarak görüyoruz.  Türkiye'nin çağdaş, demokratik, laik  yeni bir filizlenen Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda rol oynamış tek partidir. Günümüzde aktif siyasette hala yer alan  hatta dünyada bile sayılı partiler arasında, 100 yıllık bir geçmişe uzanan bir partidir. 1950 yılına gelindiği zaman Türkiye'de artık muhalefet rolünü üstlenen bir partidir. Bu muhalefet görevi ile demokratik bir rejimde muhalefetin kurumsallaşmasında Cumhuriyet Halk Partisi her zaman öncülük etmiştir. Ecevit'in 1974 seçimlerinde aldığı %41 ile azınlık hükümetini saymazsak o günden bugüne Cumhuriyet Halk Partisi tekrar iktidar olmamış bu anlamda artık iktidara tüm kadroyla susamış bir partidir. Bizim bütün yıl dönümleri çok heyecanlı geçer, coşkulu geçer, partililerimiz tarafından hep böyle duygusal anlar yaşadığımız, duygusal anları çok yoğun yaşadığımız günler olarak görürüz bizler 9 Eylül'ü ama artık bir de iktidara çok yaklaştığımızı hissettiğimiz 31 Mart 2019'daki o Türkiye'nin %60'ına yakın nüfusuna sahip olan belediyelerinde kazanılması ile artık daha fazla iktidarlığa inancımız ve özlemimizle 97. yılımızı kutlayacağız. İnşallah 100. yılımızı 2023'ün 9 Eylül'ün de iktidar bir Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bizler de iktidar Cumhuriyet Halk Partisi'nin mensupları olarak o günleri görmeyi temenni ediyoruz. Bu manada çalışmalar yapıyoruz. -Önceliğimiz sağlık, önceliğimiz insan... İçinde bulunduğumuz pandemi koşulları bizi siyasi çalışmalarda aslında biraz zorluyor. Çünkü topluma karşı sorumluluğumuz var ama bir yandan da siyasete karşı sorumluluğumuz var. Gerekli önlemleri alarak yine sosyal mesafe, maske ve hijyen kurallarına riayet ederek sürekli vatandaşlarımızla bir arada olmaya çalışıyoruz. Ama salgınında geldiği boyuta baktığımız zaman şu anda cep telefonlarımıza da  indirdiğimiz Hayat Eve Sığar uygulamasından baktığımız zaman ilimizin de her bölgesinde salgının arttığını görüyoruz. Bu manada bütün vatandaşlarımıza tekrar tekrar uyarılarda bulunuyoruz. Aman dikkat çok mümkün olmadığı sürece dışarıya çıkmayalım, dışarıya çıktığımızda da az önce söylediğimiz gibi yine sosyal mesafe, maske ve hijyen kurallarına mutlaka önem gösterelim. Bugünleri hep beraber atlatacağız, inşallah en az kayıpla atlatacağız. Önceliğimiz sağlık, önceliğimiz insan... -Üretim konusunda AKP'nin yanlışlıklar içerisinde olduğunu hep söyledik Partimizin kuruluş yıldönümünü kutlarken  içinde bulunduğumuz bu sağlık sıkıntılarının, pandemi sürecinin vatandaşlara yaratmış olduğu sıkıntılara da değinmeden  geçmeyelim. Bu işin bir de ekonomik boyutu var başından beri konuştuğumuz zaten 2018 ağustos ayı ile başlayan o döviz kurlarındaki dalgalanmanın neticesinde bir ekonomik krizin içerisindeyken Türkiye, bir anda tüm dünyayı etkisi alan pandemi süreciyle daha için işin içinden çıkılamaz noktalara geldi. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak aslında uzun süredir özellikle AKP'nin iktidara geldiği günden bugüne sürekli vatandaşlarımıza anlatmış olduğumuz bir olgu vardı yani bu anlamda da vatandaşlarımızı suçlamakta istemiyoruz tabii ki Cumhuriyet Halk Partisi 18 yıldır AKP iktidarında muhalefetlik görevini üstlenmiştir, halkımız bize muhalefet görevini vermiştir, iktidarı denetleme görevini vermiştir bu manada da görevimizi tam anlamıyla yerine getirdiğimizi düşünüyoruz. Sürekli onları denetlediğimizi düşünüyoruz. Ama her zaman üretim konusunda AKP'nin yanlışlıklar içerisinde olduğunu hep söyledik söylemeye de devam edeceğiz. -Üretim gidelerlerini karşılayamadığı için üretimi bırakan çiftçilerimiz var Bugün de özellikle pandemi sürecinde bunu çok yaşıyoruz çünkü Türkiye AKP'nin gelmeden önceki yani 2002 yılından önceki bütün kazanımlarını AKP'nin iktidara gelmesi ile beraber kaybetti. Üreten değil tüketen bir toplum haline geldi ve deyim yerindeyse değirmenin suyu bitince artık zor günler kaçınılmazdı. Hele hele bu tarz böyle salgın süreçleri ile beraber küresel salgın dönemlerinde ki savrulmalardan da ülke olarak hep beraber daha fazla hissederek nasibimizi aldık. Şimdi toplumun tüm kesimleri sıkıntı halinde ilçelerimizi, köylerimizi mümkün olduğu kadar yine söylüyorum pandemi süreci olması sebebiyle kısıtlı ama mutlaka hiç olmayacak kaydıyla ziyaretlerde bulunuyoruz. Toplumun tüm kesimlerinde şu anda ekonomik anlamda bir yıpranma söz konusu olduğunu görüyoruz. Çiftçilerimizle de görüşüyoruz aynı şekilde besicilerimizde  şu anda üretim giderlerini karşılayamamaktan dolayı çoğunun hatta üretimi bıraktığını görüyoruz. Zaten en kötüsü de bu üretmeyen bir Türkiye'de çiftçilerimize de sahip çıkılmamasıyla her geçen gün daha az üreten bir ülke konumuna geliyoruz. Her geçen gün daha fazla ithal eden daha fazla yurt dışına bağımlı bir ülke haline geliyoruz ki bu da zaten 2018'in ağustos'unda yaşanan döviz kurlarındaki dalgalanmalar ile başlayan krizde de önemli faktör oynamıştı. Çünkü döviz kur artışlarının iki sebebi vardır. Mutlaka ülkeye yabancı sermaye ile yani yabancı parayı çekmeniz gerekmektedir. Bunu nasıl yaparsınız  yabancı yatırım çekmeye çalışırsınız veyahutta ihracatınız kuvvetli olur üretirsiniz bunu yurt dışına satarsınız bu şekilde ülkeye sıcak para girişi, yabancı para girişini sağlarsınız. Ne yazık ki bizim  üretimle alakalı böyle bir sıkıntımız vardı bunu başaramadık ve tek adam rejimi dediğimiz bu başkanlık sistemi, Cumhurbaşkanlığı sistemi yani şu an AKP'nin ülkemize yaratmış olduğu sistemle artık güvenilir bir ülke olmaktan çıktığımız için dünya genelinde demokrasisine, adaletine, hukukun üstünlüğüne güvenilen bir ülkede olmadığımız için, o anlamda çok düşük puanlar aldığımız için artık ülkemize yabancı yatırımda gelmemeye başlamıştı ve bu da bize döviz kurlarının artması ile karşı karşıya bıraktı. Döviz kurlarının artması tohum fiyatlarının gübre fiyatlarının artması ile bizi karşı karşıya bıraktı. mazot giderlerinin çok fazla artması ile karşı karşıya bıraktı. Elektrik giderlerinin çok fazla artması ile karşı karşıya bıraktı ki bugün sulamada çiftçilerimizin en büyük gideri elektriktir, onların en büyük maliyet kalemini oluştur elektrik. O manada işte bir silsile yoluyla yapılan yanlışlar ekonomik anlamda çiftçilerimizi bu şekilde etkiledi. -Bağ-kur primini ödemek çoğu esnaf için lüks bir duruma geldi Esnaf da aynı şekilde tarımı gelişmemiş ki özellikle böyle tarım anlamında daha AKP'nin öncesi dönemlerini düşünürsek kendi kendine yeten, dünyada 5 ülkeden biri iken bu hallere gelen bir ülkenin esnafı da aynı şekilde etkilendi. Onlar da bu fiyat artışlarından kötü etkilendiler ve bugün yine gittiniz sorduğunuz zaman bazıları siftah yapmadan kepenk kapattıklarını söylüyorlar. Artık bağ-kur primini ödemek çoğu esnaf için böyle çok lüks bir şey oldu. Eskiden bağ-kur primini ödemek böyle aman aman bir gider kalemi tescil etmezdi. Ama artık çoğu bağ-kur primini dahi ödeyemiyor. Yine sanayicilerimizin çoğunda en büyük sıkıntı istihdamla alakalı. Mevcut işçilerinin maaşları ödemekte zorlandıklarını hatta pandemi sürecinde çoğunun kısa çalışma ödeneğinden yararlandığını, ücretsiz izin yoluyla işçilerini evlerine gönderdiklerini bu daralan ekonomiden sanayicilerimizinde sebeplendiğini görüyoruz. Emeklilerimiz, asgari ücretlilerimiz, sabit çalışanlarımız bu TÜİK'in açıkladığı değil ama halkın hissettiği enflasyon rakamlarında bir hayat yaşadıkları için onlar da aldıkları maaşlarının bu enflasyon karşısında erimesi ile karşı karşıya kaldılar. Şimdi pazara çıkıyorlar geçen sene 100 lira ile gördükleri pazar harçlarını bu sene 150 liraya, 200 liraya göremiyorlar ve işte oradan diyorlar %50'yi aşan enflasyonun Türkiye'de artık yaşandığına yani o TÜİK'in açıkladığı 400 küsür kalemden 270 tanesi artmasına rağmen %11-%12 gibi bir enflasyon oranının olmadığını, pazara gittiklerinde 100 liralık pazar harcının bugün 150 lira 200 lira gördükleri zaman %100 lere varan bir enflasyonla aslında karşı karşıya kaldıklarında onlar da anlıyorlar. -Türkiye'nin dört bir yanında bacası tüten fabrikalar açılsın istiyoruz Öğrencilerimizin sıkıntıları, aileleri bu sektörlerde çalışanlardan oluştuğu için onlarda zor günler yaşıyor. Devletimizin verdiği kredilerle iyi kötü ayakta kalmaya çalışıyorlar. Bir nevi sadece günü kurtarıyorlar, borçlanıyorlar. O esnaflara, sanayicilere verilen kredi desteği gibi öğrencilere de verilen krediler ile öğrencilerimiz zor şartlarda pandemi süreci öncesi okul hayatlarını götürüyorlardı. Pandemi sürecinde de zaten okul hayatları da artık çoğunun uzaktan eğitim şekline geçti. Anlayacağınız şu anda toplumda yüz güldürecek herhangi bir sektör bulunmamakta. Bu nasıl aşılır, tüm Türkiye'nin tekrar kendi içine dönmesi ile aşılır, Türkiye'nin tekrar üretime geçmesiyle aşılır bu zor günler. Türkiye'nin büyük ana kalemlerinden özellikle eğitim, güvenlik, sağlık bu konularda mutlaka sosyal devlet anlayışı ile vatandaşlarına hizmet etmesiyle aşılır bu günler. İnşallah Cumhuriyet Halk Partisi'nin iktidarında, Millet ittifakının iktidarında biz üreten bir Türkiye ile Türkiye'nin dört bir yanında bacası tüten fabrikalar açılsın istiyoruz. Üretim yapan fabrikalar açılsın istiyoruz, o fabrikalarda bugün AKP'nin yaratmış olduğu işsizlikten nasibini alan ve evinde oturan genç işsiz kardeşlerimize ekmek kapısı olacak fabrikalar açılacağının hayallerini kuruyoruz. Onun için çalışmalarımızı yürütüyoruz. Bu anlamda umudumuz yüksek umudumuzu kaybetmek istemiyoruz, her ne kadar zor günlerde geçirsek yarınlara dair Cumhuriyet Halk Partisi olarak umudumuzun yüksek olduğunu da belirtiyoruz." -Muhammet Fatih Başcı