15 Ekim 2020 Perşembe günü Burdur'a gelerek çeşitli temas ve incelemelerde bulunan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, Burdur turunu CHP Burdur İl Başkanlığı'nda düzenlediği basın toplantısıyla tamamladı. CHP'nin medyatik, tanınmış simalarından ve ülkemizin önde gelen ekonomi uzmanlarından biri olan Böke, Burdur gezisi ve izlenimlerini basın toplantısında dile getirdi. Türkiye'nin derin bir ekonomik buhran içinde olduğunu vurgulayan Böke şunları söyledi: "Gözlemlerimiz güçlü bir sosyal devlet ihtiyacını çok net ortaya koyuyor" Türkiye ekonomisinde yaşanan sıkıntıları doğrudan üreticilerimizle görüşmek, hem sorunu hemde ihtiyaç duyulan çözüm önerilerine dair alternatifleri tartışmak üzere sahadaydık. Türkiye çok ağır bir ekonomik buhran yaşıyor. Bu ekonomik buhranın temelinde ağır bir üretim krizi var. Bu üretim krizi kendisini hem sanayide hem de tarımda hissettiriyor. KOBİ'lerimizi, KOBİ'lerde çalışanlarımızı, bir yandan da elbetteki bu durumun ağırlığını yaşıyor olan milyonlarca işsiz de iş bulamamanın ağırlığını yaşıyorlar. Bu krizin kendisi bir güçlü sosyal devlet ihtiyacını ortaya çıkartıyor. Güçlü sosyal devlet ihtiyacı hem üreticiyi desteklemesi açısından, hem çalışanları desteklemesi açısından, hemde çalışma imkanı bulamayanlara bir istihdam alanının yaratılması açısından büyük önem taşıyor. Bugün birkez daha sahadaki gözlemlerimiz bize güçlü bir sosyal devlet ihtiyacını çok net ortaya koyuyor. Türkiye ağır bir kriz yaşıyor ve bugünki iktidarın iban numarası göndererek, vatandaşı borçtan borç batağına sürükleyen ve krediyi boğmayı bir politika gibi sunan anlayışı yerine güçlü bir sosyal devlete ihtiyacı var. Cumhuriyet Halk Partisi'nin ikinci yüzyıla çağrı beyannamesinde somutlamış olduğu temel önerilerinden biri de işte bu güçlü sosyal devleti var etmekten geçiyor. "Türkiye'de ekonomik kriz günden güne derinleşiyor" Türkiye'nin bir ikinci temel sorunu bugün artık herhangi bir öngörünün ortadan kalkmış olması. Yarın kimin başına neyin geleceğini bilmek mümkün değil. Öyleki yerel mahkemeler bile artık Anayasa Mahkemesini tanımayacak kadar bir kibire erişmiş vaziyetteler. Bu Türkiye'de hukuk güvencesinin ortadan kalktığının tescili. Hukuk güvencesinin ortadan kalktığı yerde ekonomiye güven duyulamaz, ekonomide güven olmadığı zaman öngörü oluşturulamaz, öngörü oluşturulamadığı zaman da herhangi bir yatırım ve üretimin olması mümkün değil. Maalesef bugün Türkiye'de saray rejiminin ortaya çıkarmış olduğu ağır baskı, korku ortamı, ağır hukuksuzluklar ve yıkım maalesef öngörülebilirliği ortadan kaldırdığı içinde Türkiye'de ekonomik kriz günden güne derinleşiyor. Öngörülemezlik ve güven kaybının kendisini en net ortaya çıkardığı yerlerden biride döviz kuru. Bugün Türk Lirası 7.95 düzeyine geldi dolar karşısında yani sene başından bugüne kadar 2 liralık bir değer kaybı yaşamış. 2 lira Türkiye'nin dışarıya önümüzdeki 1 yıl içerisinde ödemesi gereken borç 169 milyar dolar. Dolayısıyla her 1 kuruş değer kaybettiğinde 1.6 milyar liralık bir ek yük geliyor üzerimize. Bırakın 1 kuruşu, bırakın 10 kuruşu, bırakın 1 lirayı bu sene başından bugüne kadar Türk Lirası, dolar karşısında 2 lira değer kaybetmiş. Ne kadar ağır bir borç yükü yarattığı buradan ortaya çıkmış oluyor. Tabi Türk Lirasının bu büyük değer kaybı kuruşlarla değil liralarla değer kaybediyor olması ithal girdi bağımlılığı yaşıyor olan üreticilerimiz ve KOBİ'lerimiz açısından da büyük bir maliyet ortaya çıkartıyor. Bu maliyetin daha fazla taşınabilmesinin mümkün olmadığı gerçeği de günyüzüne çıkmış vaziyette. Yani iktidar yönetemedikçe, iktidar bugünkü güven yıkımını devam ettirdikçe, iktidar bügünkü rant ısrarını sürdürdükçe Türk Lirası, lira lira değer kaybetmeye devam edecek ve maalesef de bunun maliyetini üreticilerimiz, çiftçimiz, sanayicimiz, emekçilerimiz üstlenmek zorunda bırakılacak. Oysaki güvenle, oysaki hukukla, oysaki demokrasiyleTürk Lirası'ndaki bu kanamayı durdurmak mümkün. Cumhuriyet Halk Partisi'nin ikinci yüzyıla çağrı beyannamesinde ortaya koyduğu siyasi iktidar iddiası'da işte bu demokrasi, hukuk, güçlendirilmiş bir parlementer sistem ve güçlü sosyal devlet ile üreticinin önünü açmak yönünde büyük bir persfektifi önüne koyuyor. "Ülkenin bütün çocuklarının eşit fırsatlarla eğitime erişebilmesi bu çocukların hakkıdır" Türkiye'nin yaşıyor olduğu bu ağır kriz üretici açısından personel ara elemanı ve üretimde çok ihtiyaç duyuluyor olan nitelikli emek gücüne erişim konusunda da ağır bir sıkıntıyı ortaya çıkarmış vaziyette. Eğitim'deki fırsat eşitsizlikleri, eğitimin niteliğinin ortadan kaldırılmış olması, bilimsellikten uzaklaşmış ve ideolojik eğitime hapsedilmiş, siyasete hapsedilmiş olan eğitimin, üretim anlamındaki kapasitemizi eritiyor olduğu gerçeğinide pandeminin çok öncesinden biliyorduk. Pandemi bunu günyüzüne birkez daha çıkardı. Buradan birkez daha iktidara ve saray rejimine söylüyoruz bu ülkenin bütün çocuklarının eşit fırsatlarla eğitime erişebilmesi, bu ülkenin ülkenin ihtiyacıdır, bu çocukların hakkıdır. Eğer çocuklarımızın EBA çöktüğü zaman erişmesine engel ortaya çıkartıyorsanız bırakın biz yapalım dedik. Belediyelerimiz ve Cumhuriyet Halk Partisi bugün fırsat eşitliğini sağlayacak olan, çocuklarımızın eğitime erişimine imkan verecek olan, bütün altyapı yatırımlarını yapmaya hazır. Yeterki iktidar kendisi yapamayacağı yerde artık çekilsin ve biz yapılması gerekeni yapalım. Özetiyle ağır bir buhran yaşıyoruz. Bu buhranı TÜİK verileri gizleyemiyor, saha gerçeği çok net ortaya koyuyor. Biz sahada bu gerçekleri konuşmaya ve çözüm önerilerimizi sunmaya devam ediyor olacağız. Aydınlık günler mümkün, Türkiye'nin büyük bir potansiyeli var. Bu yönde Cumhuriyet Halk Partisi'nin iktidar iddiası ve ikinci yüzyılda Türkiye'yi eşit, özgür, adalete dayalı bir düzene kavuşturma iddiası günden güne büyümeye devam ediyor. -Muhammet Fatih Başcı