Burdur’da 19 Eylül Gaziler Günü dolayısıyla program düzenlendi.

Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen Gaziler Günü programına Vali Ali Arslantaş, Garnizon Komutanı Albay Yavuz Çankaya, AK Parti Burdur Milletvekili Bayram Özçelik, Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, Cumhuriyet Başsavcısı Osman Kara, Baro Başkanı Ramazan Gedik ve Türkiye Muharip Gaziler Derneği İl Temsilcisi Hasan Okyar ile gaziler, protokol üyeleri ve vatandalar katıldı.

Törende Atatürk Anıtına Vali Arslantaş, Garnizon Komutanı Çankaya, Belediye Başkanı Ercengiz ve Türkiye Muharip Gaziler Derneği Temsilcisi Hasan Okyar tarafından çelenk sunulmasının ardından saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu.

Törende konuşan Gaziler Derneği Temsilcisi Hasan Okyar, “Bundan 101 yıl önce 22 gün 22 gece süren ve dünyanın en uzun ve kanlı savaşı olan Sakarya Meydan Muharebesi’nin muzaffer Başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk’e Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 19 Eylül 1921’de Mareşallik ve Gazilik unvanı verilmiştir. Bugün tüm gazilerin şeref günüdür. Gazilik Türk vatanseverliğinin, Türk kahramanlığının, Türk fedakarlığının yaşayan destanıdır. Gazi ise bu destanı yazan kahramanın adıdır. Bugün şanlı bayrağımız özgürce dalgalanıyorsa şehitlerimizin ve gazilerimizin kahramanlık ve fedakârlıkları sayesindedir. Güçlü bir Türkiye emperyalist güçler tarafından istenmemektedir. Dış güçler şunu iyi bilsinler ki Türk milleti tarih boyunca hür ve bağımsız yaşamıştır. ” dedi.

Daha sonra Cumhuriyet Meydanı’nda açılan fotoğraf sergisini gezen protokol üyeleri Türkiye Muharip Gaziler Derneğini de ziyaret ettikten sonra, şehit yakınları ve gazilerle Öğretmenevinde düzenlenen öğle yemeğinde bir araya geldi.

Öğretmenevinde düzenlenen programda İl Müftüsü Enver Türkmen tarafından okunan Kur’an’ı Kerim tilavetinin ardından konuşan Burdur Valisi Ali Arslantaş,Malumunuz üzere devletimiz yalnızca bir gün değil her gün sizlerin yanındadır. Her türlü isteğiniz için yedi gün yirmi dört saat sizlere kapımız açıktır. Sizler göz aydınlığımızsınız. Şehitlerimizin aileleri ve kahraman gazilerimiz hem medarı iftiharımız hem de onlardan aldığımız emanetlerimizdir. Emanete sahip çıkmak ise boynumuzun borcudur.  Gazilerimize sunacağımız her türlü hakkın ve sağlayacağımız imkânların onların fedakârlıklarının karşılığı olamayacağının farkındayız.” dedi.

Vali Arslantaş konuşmasında şunları söyledi;

Özgürlüğü elinden alınmış insanlar ve milletler sûreten varlıklarını sürdürseler bile fiilen ölü mesabesindedirler. Dünya güçlü olanın ayakta kaldığı ve nizamı kendi isteklerine göre şekillendirdiği bir yaşam alanıdır. Haklı olan her zaman güçlü olamayabilir. Bu noktada hakkını can pahasına savunma kararlılığı gösteremeyen insanlar ve uluslar korkaklıklarının bedelini zillet içinde bir yaşam sürerek öderler. Bakara suresi 30. Ayette Allahu Teâlâ’nın insanı yaratma serencamı anlatılırken, Rabbimizin insanı yaratma iradesini beyan ettiği, bunun üzerine meleklerin: “Yeryüzünde bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın” şeklinde itiraz ettiği bildirilir. Ayetin devamı başka bir bahse mevzu olmakla birlikte ayetin manasını, insanın doğası gereği bozgunculuğa ve kan dökmeye teşne bir fıtrat üzere olduğunu ihbar etmesi cihetiyle anlamak gerekir. Erdem sathında bir yaşam sürme yolunu seçmeyen insanlar hemcinsleri için daima bir tehdit olmuştur ve aynı husus insanlardan müteşekkil organizasyonların en büyüğü olan devletler için de geçerlidir.

“Savaş Türk’ün düğünüdür. Bizler, şerefli bir ölümü ayağımızda prangalarla korkakça yaşamaya tercih ederiz”

Birinci dünya savaşının ardından fiili düşman işgaline maruz kaldığımız karanlık dönemin süresi beş senedir ki binlerce yıllık insanlık tarihiyle beş seneyi kıyasladığımızda esarete tahammül süremizin ne kadar kısa ve tepki hızımızın ne denli yüksek olduğu anlaşılacaktır. Kurtuluş savaşının örgütlenme sürecindeki başarıyı tahlil ettiğimizde, mukaddesatı uğruna al kanlara boyanmaktan şeref duyan Türk ulusunun, “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen bir lider öncülüğünde kenetlendiği görülmektedir. Savaş Türk’ün düğünüdür. Bizler, şerefli bir ölümü ayağımızda prangalarla korkakça yaşamaya tercih ederiz. Damarlarında gerçek Türk kanı dolaşan hiç kimse yoktur ki muhannet olsun.  Gaza meydanı, bir türkümüzde denildiği gibi “Ağaların, beylerin karıştığı, şehadetin cennetlikle buluştuğu” yerdir. Aziz şehitlerimiz, dudaklarında kelime-i şehadet, gayp perdesi kalkan gözlerinde ebedi mekanları olan Firdevs cennetleri, burunlarında cennet kokusu, zihinlerinde “feda olsun” kalenderliğiyle özgürlük uğruna vatana canlarını bağışlamış, gazilerimiz dahi şehadet makamına talip iken mevlanın ussa sığmaz takdiriyle gazilik payesiyle şerefyab olmuşlardır. Hem şehitlerimiz hem de gazilerimiz Türk’ün şecaat kitabına adlarını kanla yazmışlardır. “Vatan sevgisi mayaya benzer, sütü bozuk olanda tutmaz.” derler. Söylemdeki külhanbeyi edasını görmezden gelerek kelamın muradına odaklanırsak belli bir hakikati ifade ettiğini görürüz. Feda edebilmek gerçekten çok sevmenin yanında sağlam bir karakter gerektirir.

“Gazilerimize sunacağımız her türlü hakkın ve sağlayacağımız imkânların onların fedakârlıklarının karşılığı olamayacağının farkındayız”

Fedakarlıkların en büyüğü de hiç şüphesiz, istiklal ve istikbal uğruna, can pazarında, tatlı canını, haraç mezat satılığa çıkarabilmektir. Bu yiğitliği gösteren şehitlerimize rahmet okumaktan ve gazilerimizin o pak alınlarından öperek milletimiz adına şükranlarımızı sunmaktan başka edilecek kelam da yoktur. Sakarya Meydan Muharebesinde kazanılan zaferin ardından, Mustafa Kemal Atatürk’e Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 19 Eylül 1921 günü mareşallik rütbesi ve gazilik unvanı verilmiş, bu münasebetle 19 Eylül günü Gaziler Günü olarak kabul edilmiştir. Malumunuz üzere devletimiz yalnızca bir gün değil her gün sizlerin yanındadır. Her türlü isteğiniz için yedi gün yirmi dört saat sizlere kapımız açıktır. Sizler göz aydınlığımızsınız. Şehitlerimizin aileleri ve kahraman gazilerimiz hem medarı iftiharımız hem de onlardan aldığımız emanetlerimizdir. Emanete sahip çıkmak ise boynumuzun borcudur.  Gazilerimize sunacağımız her türlü hakkın ve sağlayacağımız imkânların onların fedakârlıklarının karşılığı olamayacağının farkındayız. Bununla birlikte Valiliğimizin, sizlere en muteber imkânları sunma noktasındaki sorumluluğunun bilincinde olduğunu bilmenizi istirham ediyorum. Bu düşüncelerle sözlerimi nihayete erdirirken sizlerin destansı hayat hikâyelerinizin milli hafızamızda daima saklı kalacağını tekrar hatırlatıyor, neredeyse bin yıldır bu topraklarda yaşamamıza vesile olan cesaret ve kahramanlık ruhunun günümüzdeki temsilcileri olmanız sebebiyle sizlerle bir arada bulunmaktan iftihar ettiğimi tekrar belirtiyor, hepinize ailelerinize birlikte sağlıklı mutlu bir ömür diliyorum. Allah’a emanet olun.”

MUHAMMET FATİH BAŞCI