Son yıllarda suyu hızla çekilen ve kuruma tehlikesi ile karşı karşıya olan Burdur Gölü sahilinde köpükler görülmeye başlandı.

Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Hidrobiyolog Prof.Dr. İskender Gülle, köpürme olayının kirlilik sonucunda, yani özellikle kanalizasyon karışması sonrasında oluşan kirlilik ile ortaya çıkabileceği gibi doğal ve temiz sularda da rastlanan bir olay olduğunu söyledi.

Gülle; “Burdur Gölü’nde görülen köpürme olayı; kış aylarında suda artış gösteren çözünmüş organik maddelerin yüksek pH ve tuzluluk etkisiyle sabunlaşması ve oluşan sabunlaşmanın rüzgârın karıştırma kuvvetiyle köpürmesi nedeniyledir. Bu köpürmenin gölün kirletilmesi veya kirliliğiyle doğrudan bir ilişkisi olmamakla birlikte, kirliliğin katkısı da vardır. Zira köpürme olayı tek bir etkenden değil, birçok etkenin bileşkesinden oluşan bir olaydır” dedi.

Gülle şunları söyledi; “Bilindiği üzere Burdur Gölü diğer göllere göre oldukça tuzludur. Bu arada, gölün tuzluluğu 23 g/L iken deniz suyunun tuzluluğu 35 g/L dir. Yine Burdur Gölü suyu diğer göllere göre oldukça alkalin, yani baziktir ve gölün pH değeri 9,1-9,2 civarıdır. Ve yine göl suyunda çok yüksek oranda Sodyum ve potasyum bulunmaktadır. Yani Burdur Gölü’nde organik madde (yağlar-proteinler), yüksek pH ve Sodyum/potasyum bir araya gelince “doğal sabunlaşma” yani sürfaktan oluşumu meydana gelmekte ve bu neticede suda köpük oluşumu ortaya çıkmaktadır. Sabunlaşmanın ana maddesi olan yağlar ve proteinler suda en çok bu aylarda çözünmüş hale gelir. Çözünmüş organik madde denilen, ağırlığını yağların ve proteinlerin oluşturduğu bu maddelerin miktarı, kitlesel gelişim gösteren fitoplankton (mikroskobik bitkicikler) ve zooplanktonun (mikroskobik hayvancıklar) bu aylarda ölmeleri ve ayrışmalarıyla artış göstermiştir. İkincisi, gölün sert poyraz rüzgarların oluşturduğu dalga hareketleriyle iyice karışması ve çalkalanmasıdır. Zira köpük oluşumu için mutlak suretle kuvvetli bir karışım gerekmektedir. Rüzgâr etkisiyle oluşan dalgaların kıyıya çarparak kırılması köpük oluşumunun ana hazırlayıcılarından biridir. Sel sularının getirdiği yabancı maddeler de köpürmeyi ayrıca arttırmıştır. Ve köpükler rüzgârın estiği yönün karşı kıyısında birikmektedir. Yani poyraz fırtınası olduğunda köpükler gölün güney kıyılarında birikim gösterir. Peki köpük oluşumunun göldeki kirlilikle ilişkisi yok mudur? Elbette vardır. Köpük oluşumu aslında birçok maddenin ve fiziki koşulların varlığında ortaya çıkan bir fenomendir. Örneğin çözünmüş yağlar ve proteinlerin dışında bitkilerin ayrışma ürünleri olan humik ve fulvik asitler, koloidal tanecikler, evsel ve tarımsal atıklardan gelen fosfatlar ve evsel kirlilik kaynaklı sabun ve deterjan atıkları köpük oluşumunu tetikleyen diğer unsurlardır. Yani kirliliğin bunda elbette katkısı vardır, ancak kirlilik tek sebep değildir. Bazen temiz diye adlandırılan göllerde dahi bu köpürme olayı gözlemlenebilir. Halen Burdur Gölü’nün en önemli kirlilik kaynaklarından biri konumunda olan kısmen arıtılmış kanalizasyon atık suları her yıl göle yüzlerce ton fosfat ve sürfaktan (sabun, deterjan ve şampunan gibi) taşımaktadır. Bu kirleticilerin de köpük oluşumunda kısmen katkısı vardır.”

Burdur Gölü’ndeki köpük oluşumunun 1-2 günden birkaç haftaya kadar uzayabileceğini belirten Gülle; “Eğer kanalizasyon yani deterjan kaynaklı ise köpürme sürekli gözlemlenebilir. Bu süreyi rüzgarların etki derecesi (çırpıntı süresi) ve gölün tuzluluğu belirler. Burdur Gölü gibi tuzlu göllerde köpüklerin kalıcılığı daha uzundur. Köpükler genelde zararsız ancak, göl suyu kirli olduğu takdirde biyotoksinler, pestisit ve PCBs gibi bazı toksinler derişik (konsantre) hale gelebilmektedir. Ancak köpükler genelde zararsız olmakla birlikte, dokunmamak tedbir anlamında iyidir” ifadelerini kullandı.

Gülle yaptığı izlenimlerde köpüklenme olayını Burdur Gölü dışında Eğirdir Gölü’nde, Gölcük Gölü’nde ve hatta Salda Gölü’nde daha düşük miktarda köpürme olayı gözlemlediğini kaydetti.