Cumhuriyet; 97 yaşında Türkiye, Cumhuriyet rejimiyle tanışalı 97 yıl oldu. 29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, üç gün sonra 97’inci yaşına adım atacak. Cumhuriyet’i ilan eden akıl Türkiye'yi, Anadolu coğrafyasını düşman işgalinden mucizeler yaratarak ve imkansızı başaran Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları oldu. 20'inci yüzyıla damgasını vuran, vizyon sahibi yüzü geleceğe dönük, ölümsüz bir lideri Türk Milleti bağrından çıkarmıştır. Türkiye Cumhuriyeti'nde "Türk" adı bir etnik grubun değil, değişik yerlerden ve köklerden gelip yüzyıllarca bir arada yaşamış, kaynaşmış, ortak ilkelerde birleşmiş ulusun adı ve kimliği olmuştur. Çağının ve döneminin en büyük komutanı ve devlet adamını sadece biz değil bütün mazlum milletler örnek aldı. Cumhuriyet = özgürlük, Cumhuriyet = gelişim, Cumhuriyet = demokrasi, Cumhuriyet = eşitlik Cumhuriyet = adalet, Cumhuriyet = Sağlıklı bir gelecek ve yaşam biçimi... Cumhuriyet’e sahip çıkmak, ebedi yaşatmak için, Cumhuriyet ruhunu, kültürünü, bilincini anlamak gerekiyor. İşte; bu noktada Cumhuriyet Bayramları bizim “için büyük bir fırsat... Yüz yıl öncesinin şartlarını hatırlamak, 97 yılda geldiğimiz noktaları, Cumhuriyet kazanımlarının Türkiye, bölgemiz ve Burdur’a sağladığı katkıları aktarmayı yayın politikasının ana değerlerinden biri haline getiren Yeni Gün, Cumhuriyet’in 97. yaş anısına, Burdur Belediye Başkanı Eczacı Ali Orkun Ercengiz ile özel bir söyleşi gerçekleştirdi. Cumhuriyet’in ülkemize ve Burdur’a neler kazandırdığını Başkan Ercengiz’in bakış açısından aktarıyoruz...   ”Cumhuriyet, millet iradesinin, milletin temsilcileri ile yönetildiği şekildir" “97. yılını kutlayacağımız 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı tüm ulusumuza hayırlı olsun. Çünkü; Cumhuriyet bizi birey yaptı, Cumhuriyet bizi bireysel haklarımıza kavuşturdu, Cumhuriyet bizlere okuma, meslek sahibi olma ve bugün bu makamda oturma imkânı sağladı. Cumhuriyet ne diye? soracak olursak; millet iradesinin milletin temsilcileri ile yönetildiği şekildir. “Cumhuriyet, fırsat eşitliği sağladı” Yani; bugün burada Belediye Başkanı, Meclis’te Milletvekili, eski sistemde Başbakan ve Cumhurbaşkanı yapabilen bir sistem. Bir köy çocuğunun köyünden çıkıp Türkiye'nin en iyi okullarında eğitim görüp Türkiye'nin en üst seviyelerine ve o en üst seviyelerde siyasi ve idari yönetici olabilme hakkını tanıyan çok özel bir sistem... İşte; bakın Burdur’da bir eğitimcinin yetiştirdiği genç birisi Burdur Belediye Başkanı olabiliyor. Yine bir şeker işçisinin çocuğu doktor, milletvekili ve TBMM’de İdare Amiri, yine Güneyyayla (Marmara) köyünden bir müezzinin oğlu, tam 18 senedir, beş dönemdir Burdur’dan Milletvekili ve Meclis’te katip üye. Tüm bunlar, Cumhuriyet’in bize sağladığı imkânlar, fırsat eşitliği sayesinde... Bu yüzden Cumhuriyet’in kıymetini bilmek zorundayız. Zira; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup Mardin'in bir köyünden çıkıp bugün Nobel Ödülü alan Aziz Sancar Hoca aynen şunu ifade ediyor "Ben bu Nobel ödülünü Atatürk'e ve Cumhuriyet’e borçluyum" diyor. Bu cümle çok önemli, çünkü; bir Türk evladının Anadolu'nun en ücra köyünden kalkıp gidip Ameri- ka'da kendi alanında Nobel Ödülüne la- yık görülebilecek kadar başarılı olması- nın önünü açan bir sistem. "Cumhuriyet, bir fazilettir" Bu anlamda da Cumhuriyet’i çok önemsiyoruz ve şahsım olarak da önem- siyorum, zira Cumhuriyet, eğer bizlere bu olanağı tanımasaydı bugün yurttaşın ne seçme ne de seçilme hakkı elinde olmayabilirdi... Eğer; bugün bizler bağırsak da, çağırsak da, tartışsak da, kavga etsek de sonuçta halkın iradesini temsilen bu koltuklardayız. Bu çok önemli yani halkın iradesini temsil eden bu koltukların halkın kendi teveccühüyle bu noktaya getirmesi Cumhuriyet’in bir fazileti, Cumhuriyet bir fazilettir. Bunun farkına varalım... "Eğer; yönetim biçimi olarak Cumhuriyet’i seçmemiş olsaydık, ‘her fabrika, bir kaledir’ diyemeyecektik!" Cumhuriyet’in ülkemize kazandırdıkları diye baktığımız zaman Cumhuriyetin ilk döneminden başlamak üzere yanmış, yıkılmış, viran olmuş, harap olmuş, yetişmiş bir neslini kaybetmiş Türkiye toplumunun sıfırdan ayağa kalkmasında ve Cumhuriyet’in sağladığı eşitlik imkânlarıyla ülkemiz, birçok yetişmiş insan gücüne ve kalkınmış bir ülkeye dönüştü. Eğer; yönetim biçimi olarak Cumhuriyeti seçmemiş olsaydı Türkiye’de bugün belki, ‘her fabrika bir kaledir’ diyemeyecektik. Bugün Cumhuriyet döneminden başlamak üzere kamu yatırımlarının halka döndürülmüş olması, halka olanak sağlamış olması bunun okul, hastane, üniversite, yol, fabrika ve birçok kamu yatırımı olarak karşımıza çıktığını şöyle hafızamızı tazeleyip bir baktığımızda bu ülkenin kalkınması çok hızlı ve büyümesi çok dikkat çekici olmuştur. Bu yönden Cumhuriyet çok kıymetlidir. Cumhuriyetimiz, her bir yurttaş'ın farkında olması gereken ve ne kadar büyük bir hak tanıdığını bilmesi gereken bir sistemdir. Burdur özeline geldiğimizde Cumhuriyet’in en büyük projelerinden bir tanesi olan ‘Köy Enstitüleri Aydınlanma Projesi’, neticesinde bu kadim Anadolu kentinin birçok köy çocuğu, bu sistem sayesinde her biri birer öğretmen olmuş, dönmüş köyünü, kasabasını, ilçesini aydınlatmıştır. Aydınlanma ateşi neticesinde de halen süregelen iyi bir eğitim kadrosunu yaratmış... Eğitilmiş bir Burdur halkını, özelinde konuştuğumuz zaman eğitimli, kültürlü bir Burdur halkı yaratmasına vesile olmuştur... Cumhuriyet’in nimetleri derken, ‘her bir fabrika kaledir ’derken bir Cumhuriyet kalesidir Burdur Şeker Fabrikası. Şeker Fabrikası’nın varlığında kentin sosyo-kültürel yapısı değişmiş, tarım ve hayvancılığa bakışı ve yöntemi değişmiş, kent hayatına katkısı farklılaşmış ve Şeker Fabrikası sayesinde de birçok farklı kent kültürü ile tanışma olanağı bulmuştur. Burdur, Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren bu sistemi özümsemiş ve Cumhuriyet tarihinin her döneminde iktidarıyla, muhalefetiyle her zaman olgun bir siyaset anlayışını ortaya koymuş ve Cumhuriyet’e olan inancını da hiçbir zaman yitirmemiştir. Bugün, her bir kadının öğretmen olduğunu unutmayalım, her bir annenin evinde en önemli eğitici olduğunu unutmayalım!.. Eğer; Cumhuriyet kadınlarımıza birçok olanağı tanımamış olsaydı, bugün evde kadın çocuğunu doğru eğitemeyebilirdi. Birçok noktada en iyi eğitimi evinden başlayarak verdikleri için Burdur annelerini de tebrik etmek istiyorum. "Cumhuriyet’e borçlu olduğumuzu da asla unutmamalıyız" Biz Cumhuriyet sonrasında Burdur'da neleri farklı yaşamışız? Şöyle dönüp baktığımızda Burdur bölgenin iyi bir ticari merkezi iken maalesef bir takım doğal afetler, yani deprem neticesinde nüfusunun ve ekonomisinin bir kısmını kaybetmiş, ancak eğitim ve öğretime oldukça fazla önem vermiştir. Cumhuriyet, her bir yurttaşın çocuğuna eğitim alabilme şansı Cumhuriyet, bizi bireysel vermiş ve bugün Burdurlu birçok hemşehrimizin Türkiye'nin bürokrasisinde, siyasetinde, iş hayatında, ekonomisinde ve bilim alanında önemli isimleri olan bir kent, bir il olmuştur. Rahmetle anacağımız birçok değerimiz var. Bununla birlikte şu anda bizi temsil eden birçok büyüğümüz, arkadaşımız, kardeşimiz var. Bunlar hep Cumhuriyet’in faziletidir. Cumhuriyet’in neticesinde tanınmış şansların kullanılmasıdır. Aksi halde başka bir yönetim biçimi içerisinde olsaydı, bu ya varlık sahibinin ya da nüfuz sahibinin çocuğunun, hak sahibi olacağı bir düzen olabilirdi. Bu anlamda ben başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ebediyete intikal etmiş, Türkiye Cumhuriyeti'nin hem kuruluşunda hem de kurtuluşunda mücadele veren bütün atalarımızı saygı ile yad etmek istiyorum. Ruhları şad olsun, Mekanları cennet olsun. Biz bugün onlar sayesinde buralardayız. Biz bugün masanın bu tarafında onların bize bıraktığı bu servet sayesinde bu tarafındayız... Bu nedenle ben Cumhuriyet'in kıymetinin bilinmesi gerektiğini düşünüyorum. Cumhuriyet; yağmur gibi herkese eşit yağıyor. Cumhuriyet'in kıymetini bilmek için illa kaybetmek gerekmez. Cumhuriyet'in kıymetini varlığın da bilelim, Cumhuriyet'in kıymetini mücadele edenlerin ruhu için bilelim, tüm atalarımız için bilelim... Onlar bize tam bağımsız tüm emperyalizme kafa tutabilen bir ülke bıraktı. Bugün yedi düvele meydan okuyabilen bir ülke konumunda olmamızı onlara borçlu olduğumuzu, Cumhuriyete borçlu olduğumuzu da asla unutmamalıyız. Hakimiyet bilakayd-ü şart milletindir!" Aksi takdirde unutulmasın 1919 öncesinde Türkiye haritası paylaşılmış, paylaştırılmış neredeyse Türk'ün anayurdu olan, anavatanı olan Anadolu'ya Türklere bir karış toprak bırakmamak üzere tüm emperyalistler paylaşmıştı. Biz Misak-ı Milli sınırlarımızı çizdik, bayrağımızı diktik ve bu bayrak bir daha inmemek üzere orada dalgalanacak. Ancak; Cumhuriyet’i koruyup, kollayabilirsek. Ne diyor Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk; "Hakimiyet bilakayd-ü şart milletindir!" Yani "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." Eğer; bu egemenliği biz milletten alırsak bir daha millete veremeyebiliriz. Milletimiz bunun farkında bu mücadeleyi de her fırsatta veriyor. Her türlü terör örgütüne, dahili, harici, kötü niyetli, art niyetli, iç ve dış mihraklara karşı Cumhuriyeti'ni korumak üzere vatandaşımız her fırsatta da elinden geleni yapıyor. Halkımıza teşekkür ediyoruz, bayramlarını bir kere daha kutluyorum.” M. Fatih BAŞCI