Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, gazetemize verdiği özel röportajda; güncel konuları değerlendirdi. Muhabirimiz Muhammet Fatih Başcı’ya konuşan Başkan Ercengiz, koronavirüs salgın sürecini, ekonomiye olan olumsuz etkilerini ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin 37’inci Kurultayı ile ilgili gözlemlerini anlattı. Bundan 6 yıl önce Burdur siyasetinin yeni, genç isimlerden biri olan, 2014 yerel seçimlerinde CHP adayı olarak Burdur Belediye Başkanlığını kazanan Eczacı Ali Orkun Ercengiz, 2019 mahalli seçimlerinde de ikinci kez belediye başkanlığını kazanma başarısı gösterdi. Son altı yılda yerel siyasette en öne çıkan aktörlerden biri olan Başkan Ercengiz, basına verdiği mülakatlarda, çıktığı TV programlarında ve sosyal medya ağlarında, Burdur’daki yerel meselelerin, yerel yönetim çalışmalarının yanı sıra ülke gündeminde öne çıkan konular hakkında, aktüel, güncel tartışmalara ilişkin de yaptığı çarpıcı açıklamalar, yorumlarla da dikkat çeken bir Belediye Başkanı. Başkan Ercengiz’in Yeni Gün’e verdiği son söyleşide; üç ana konu var. İlk’i Mart ayından beri içinde yaklaşık 6 aydır içinde bulunduğumuz, yaşadığımız pandemi, korona süreci. Başkan Ercengiz, sağlık sektöründen gelen bir isim olması nedeniyle de sürecinden başından bu yana yaptığı uyarıları, yine sürdürüyor. Vaka sayılarındaki artış eğilimini, gevşemeden kaynaklandığını vurgulayan Başkan Ercengiz, ‘hijyen, sosyal mesafe ve maske kullanımının’ önemini hatırlatıyor. Salgın tehdidinin tüm dünya ekonomilerini vurduğunu, ülkemizin de ciddi bir ekonomik buhran içinde olduğunu belirten Ercengiz, Burdur’da da küçük esnafın çok zor durumda olduğunu, esnafın mutlaka desteklenmesi gerektiğini söylüyor. CHP’nin 25 Temmuz 2020 tarihinde gerçekleştirdiği 37’inci Kurultayın, CHP’nin iktidar olma hedefini ortaya koyduğunu, CHP liderliğinde, öncülüğünde oluşturulan Millet İttifakı’nın 18 yıldır ülkeyi yönettiğini, AKP iktidarının karşısındaki en önemli güç ve yeni iktidar alternatifi olduğunu dile getirdi. İşte; Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz’in açıklamaları; PANDEMİ SÜRECİ Mart Ayı’nın başından itibaren ülkemizi de etkisi altına alan KOVİD-19 salgını maa- lesef yeniden artış eğilimi göstermekte... Bilim adamlarının, Bilim Kurulu’nun ve sa- yın Sağlık Bakanı’mızın yaptığı açıklamalar bu yönde. Zaten son süreçte ilimizde de baktığımız zaman vaka sayılarında ki yukarı yönlü eyilim bunun bir göstergesi. Bunları birçok nedene bağlayabiliriz, yaz tatilinin başlamış olması, özellikle düğün sezonunun yaz başından itibaren normalleşme süreciyle sosyal mesafe kuralının, maske kullanımının gevşek davranılmış olması veya dikkatsiz davranılmış olması neticesinde biz vaka sayılarında bir artış olduğunu gözlemliyoruz. Zaten geçtiğimiz günlerde de İl Hıfzıssıhha Kurulu’nda toplantı yaparak düğünlere yönelik bir takım tedbirler aldık. Bu ted- birler önemli, bu tedbirler niçin önemli? Bu hastalığın öldürücü olmasından öte yayılım hızının hızlı olması kaygı verici yani bir şekilde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de logoritmik olarak yani katlanarak artan bir vaka sayısında artış gözlemliyoruz. Bunun için önemli kuralları tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum. Bireysel hijyen, maske kullanımı ve sosyal mesafe kuralları çok önemli. Biraz bu konuda halk olarak bazı şeyleri ihmal etmeye başladık, ilk başlardaki mücadelemiz yok. Yani ilk başlardaki mü- cadelemizi bir daha hatırlatmamız gerekiyor ki özellikle halkımızın salgına karşı mücadelesindeki en etkin yöntemi sosyal mesafe kuralıyla, maske kullanımı olduğunun altını çizmek istiyorum. Şimdi toplu yaşam alanlarıyla ilgili yaptığımız düzenlemeler titizlikle, gayretli çabamız devam ediyor, ancak mevsim gereği tarımsal üretim yapan üreticimizin üretim faaliyetlerindeki artış yani sebze, meyve üretimi,tarladaki üretim artışı pazara da yansımaya başladı. Pazara yansıyan bu görüntü üreticimizin daha çok şehre gelmesi veya şehirde satış yapmasıyla ilgili taleplerin artmasına neden oldu. Böyle olunca üretimin fazla olduğu yerde, tüketicinin de fazla olduğunu gözlemliyoruz ve böylece pazarlarda bir yoğunluk artışı var. Bu bizi biraz tedirgin ediyor. Salı Pazarı’nda denetimleri Zabıta Müdürlüğümüz ekipleriyle takip ediyoruz. Belki önümüzdeki günlerde Salı Pazarı’nın alanını başka sokaklara da götürerek genişletmeyi, en azından pazara satışa gelen yurttaşlarımızın sosyal mesafesinin ayarlanması için bir çalışma yapılmasını arkadaşlara önemle rica ettim. Bununla ilgili bir çalışma yapacaklar. Önümüzdeki Salı Pazarına belki de bir Pazar genişlemesi yapabilme ihtimalimiz var. PANDEMİNİN EKONOMİYE ETKİSİ Burdur’da pandeminin ekonomiye etkisi gözle görülür oranda küçük esnafımızı etkiledi. Çünkü hizmet sektörünün alanında çalışan küçük esnafımız öğrenciye yönelik yaptığı hizmetlerde öğrencinin şehrimizden gitmesi nedeniyle özellikle kafeler, kafeteryalar, pastaneler, açık çay bahçeleri, sinema, kültür, sanat etkinlikleri yapan alanlar boş kaldı. Bu işletmeci arkadaşlarımız dertli! Sonuçta bu bir zincirleme süreç. O işletmeler para kazanmayınca, işletmlerdeki istihdamı azaltma yada işletmeleri kapatma yoluna gittiler. Böylece işsiz yurttaşımızın sayısında da bir artış gözlemlendi. Gündelik çalışan emekçi kardeşlerimiz, işçi arkadaşlarımızda bu süreçte çok zorlandılar. İnşallah bu ekonomik olumsuzlukların da üstesinden gelebilmek için gayret ediyoruz, gayret edeceğiz. Sosyal mesafe kuralları uygulanarak etkileşim alanları, sosyalleşme alanlarının ticari faaliyetlerini devam ettirebilmesi için de biz hem denetimlerimizi yapıyoruz, hem uyarıcı görevimizi üstleniyoruz hem de işletmelerin ayakta kalabilmesi için vatandaşımızın bu alanları kullanabilmesi için güvenli olduğunu zaman zaman ifade ediyoruz. Geçtiğimiz günlerde berber arkadaşlarımızı ziyaret ettiğimiz gibi bu ekonominin küçülmesi zaten Burdur’un kısıtlı olan ekonomik kapasitesini daha da azalttı. Ticari faaliyetlerin durmaması lazım, ama bir taraftan da sağlımızı korumamız lazım. Ekonomi bir şekilde yerine gelecektir. Bu süeci hep birlikte atlatacağız, fakat korkulanın olmaması için gayret göstermeliyiz. İkinci dalganın gelmemesi yada ikinci dalga gelecekse de maksimum hazılığımızı yapıp en az zararla ikinci dalgadan çıkabilmek için önlemlerimizi, tedbirimizi almamız gerekiyor. CHP 37. OLAĞAN KURULTAYI İl Örgütümüz, İl Başkanımız, Milletvekilimiz ve Kurultay Delegelerimiz ile birikte Ankara’da Cumhuriyet Halk Partisi Kurultayına katıldık. Pandemi koşullarında yapılan bir kurultay elbette seyirci olmaması nedeniyle yeterli coşkuya sahip değildi. Yeterli coşkuya sahip değildi derken yanlış anlaşılmasın sönük geçti, anlamında değil, ama seyircinin olduğu bir kurultay her zaman daha eğlenceli geçiyor. Bir takım tedbirler alındığı için kurultai alanına sa- dece gazeteci-basın mensubu arkadaşlar, görevliler ve kurultay delegeleri katıldı. Bu yüzden sınırlı sayıda insanın olması o alanda aslında sosyal mesafe kurallarının uygulanması açısından önemliydi. Bir 15 gün atlattık çok şükür ki kurultay ile ilgili toplu bir KOVİD-19 vakasına rastlanmadı. Bu bizim için kurultayın en sevindirici yönü.                     Çünkü; sağlık en kıymetli varlık. Sayın Genel Başkanımız, karşısına aday yeterli sayıda imza toplanamayınca tek aday ola- rak katıldığı bir kurultay oldu. 10 yıllık Genel Başkanlığında Genel Başkanımızın Adalet Yürüyüşüyle başlattığı ve ardından ittifak veya koolisyon seçimleri olarak ad- landırılabilecek 2018 ve 2019 yerel seçimlerini iyi yönettiğini ve bu yönetim karşısında da partilinin, delegemizin Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu karşısında aday olmak isteyenlere çok teveccüh göstermediğini gördük. 37. Kurultayı “İktidar Kurultayı” olarak adlandırdık. Genel Başkanımızın 37. Kurultayla ilgili 13 maddelik bir manifestosu vardı. İktidara giden yolda Cumhuriyet Halk Partisi’nin adeta seçim bildirgesi olan 13 maddelik manifestoyu o gün orada okudu. Ardından ertesi gün Parti Meclisi (PM) seçimi yapıldı. Tabi Parti Meclisi seçimi içerisinde demokratik bir partinin iç işleyişinin ne kadar anlamlı olduğunu gördük. Orada Parti Genel Merkezine, MYK’ya, Parti Meclisi üyeliğine daha doğrusu Parti Meclisi üyesi olarak delege kimi görmek istiyorsa Genel Başkanın talebinden farklı olarak ta isimleri listeye yazarak o partililerimizinde, partide görev almasını istediğini ve bunu da Parti Meclisi seçiminde gösterdiklerini gördük. İnanmış bir Genel Başkan ve MYK’nın belirlenmesinin ardından yapılan ilk MYK toplantısında görev dağılımları da zaten yapıldı. Bundan sonra hızlı bir şekilde partimizin sahaya inip il ve ilçe örgütleri ile kucaklaşıp sorunları mahallinde zaten tespit edilmiş olan bölgelere gidilip daha üst seviyede yöneticiler tarafından dinenilmesi ve raporlarla çözüm önerilerinin halka sunulmasını öngörüyoruz bundan sonraki süreçte. Partimiz 2019 yerel seçimlerinden Türkiye’nin büyük bir bölümünü yönetme hakkıyla çıktı ve pandemi sürecinde de o gün Genel Başkanımızın özellikle Belediye Başkanlarına teşekkür etmesinin asıl temel nedeni şuydu; ‘ayrıştırmadan, ötekileştirmeden, halkı kutuplaştırmadan tüm yurttaşa eşit mesafede pandemi sürecinde iyi bir sınav verdi belediyeler.’ Belediyeleri iyi bir örnek olarak gözünün önünde gören vatandaşımıza Belediyelerden hareketle iktidar talebimizi dile getireceğiz. Yani biz yerel yönetimler anlamında iyi yöneticilerle iyi yönetiyorsak, bu ülkeyi de iyi yöneteceğimizin garantisini, Belediyeler olarak verebileceğiz ifadesini Genel Başkanımız bir kere daha yenileyecektir, yeniliyor her fırsatta... Kurultay, aslında Türkiye’de demokratik anlamda bizim demokrasiyi taçlandırdığımız ve önce üyenin delegeyi, delegenin il ve ilçe örgütlerini seçtiği, il, ilçe örgütleriyle birlikte Ankara kurultay delegelerinin seçildiği önemli bir süzgeç aşamasından geçer. Yani bugün burada ne Belediye Başkanı’nın, ne Miletvekili’nin ne de İl Başkanı’nın iki dudağının arasında olmayan bu tasarrufu, en küçük mahallemizden başlamak üzere mahalle üyeliğinden mahalle delegeliğine, mahalle delegeliğinden ilçe seçimlerine, ilçe seçimlerinden il seçimlerine, il seçimlerinden kurultaya giden bir süreci yaşayan bir dinamik içerisindeyiz. Mış gibi yapılan değil mutlak surette sonuca giden ve üyenin iradesini maksimum temsil eden bir anlayışla katıldığımız kurultayda elbette memnun olmayanlar, beğenmeyenler, itiraz edenler olabilir, olacaktır. Bu da burada Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) yapısının ne kadar demokratik olduğunu, herkesin söz hakkına sahip ol- duğunu kimse eleştirdiği için partinin dışında tutulmadığını gördü.”