3 Aralık tarihi; son zamanlarda öne çıkan etkinlik günlerinden biri... Birleşmiş Milletler’in, engellilerin sorunlarına dikkat çekmek ve onları daha iyi anlayabilmek, farkındalık oluşturmak için ilan ettiği “3 Aralık Uluslararası Engelliler Günü” yıl içerisinde kutladığımız pek çok günlerin, etkinliklerin içerisinde, en anlamlı, en özel olanlarından biri... Engellilere; zorlu yaşam koşullarında hepimizin yardımın etmesi, toplumun engellerin farkında olması gerekiyor. Salgın döneminde engelliler ve ailelerinin yaşadıkları zorlukların daha da arttığını hatırlamak, dikkate almak gerek... Pandemi’de dezavantajlı grupların; sağlık sorunlarından, eğitim faaliyetlerine, sosyalleşmeye kadar, daha zor şartlarla karşılaşmaktalar...Engelli kişiler, salgından çok ciddi bir şekilde etkilenmekte... Engelli bireylerin Kovid19'a yakalanma riski daha yüksek... Dünyada ve ülkemizde yaşanan şu zorlu salgın sürecinde, “Engelliler Günü”, onların ve ailelerinin yaşadıkları sorunları duyurmaları ve çözümü için de iyi bir fırsat... ‘İnsan odaklı yayıncılık anlayışı’nda, engellilerle ilgili sorunları dile getirmeyi, çözümüne katkı sağlamayı yayın politikasının ana unsurlarından biri olarak gören Yeni Gün, yine bir ‘3 Aralık Engelliler Günü’nde de daha ‘insan merkezli, Burdur’dan başarı hikâyesini paylaşarak, örnek rol modeller ile’ engellilerin istediklerinde, toplum onlara bir şans verdiğinde, neleri başarabileceklerini, siz okurlarımızla paylaşıyor...  Benim hikâyem, ölecek gözüyle bakılan bir bebeğin; “Hayata tutunma mücadelesi”  “Ben Emine Nur İlden. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Hizmet 4. sınıf öğrencisiyim. Burdur'un Kemer ilçesinde doğdum, 23 yaşındayım. Beynimin okjisensiz kalması sebebiyle engelli bir birey olarak dünyaya geldim. 6 buçuk aylık iken doğmuş olmam ve ciğerlerimi tamamlayamamış olmam nedeniyle doktorlar tarafından ölecek gözüyle bakılan bir bebektim. Benim hikâyem ölecek gözüyle bakılan bir bebeğin hayata tutunma mücadelesi... 4 defa ameliyat oldum. Her ameliyatın sonunda tekrar mücadele ederek, ayağa kalkmak için uğraştım. Çünkü; bizim geçirdiğimiz her ameliyat, baştan başlamak demek. Şükür ki; bu zamana kadar gelebildim, kendi ayaklarımın üzerinde durabildim. Ama çok zorluklar çektim. 6 yaşına kadar hiç yürüyemedim. Beynime oksijen gitmediği için serebral palsi denilen bir hastalık. Bu da vücudun istemsiz kasılmasına neden oluyor. 6 yaşımdan sonra Isparta'da ilk ameliyatımı oldum. Ondan sonra yavaş yavaş ayağa kalkmaya başladım. Ama yine de desteksiz yürüyemiyordum, birçok işimi kendim göremiyordum. 9 yaşına geldiğimde bir ameliyat daha geçirdim. Bu ameliyat ile biraz daha toparlandımş derken adım atmaya, yürümeye tekrar baştan başlamak zorundaydım. Sonra Lise’ye geldiğimde bu zorlu süreçleri atlattıktan sonra bir ameliyat daha geçirmem gerekiyordu. Desteklerle hareket ediyordum. Yurt’ta kalırkende öyle idare ediyordum. 2015 yılında bir ameliyat daha geçirdim. Bu ameliyat benim dönüm noktam oldu. Beklemediğim kadar, hayal etmediğim kadar ilerleme kaydettim. Ardından ayağa kalkmayı başardım. 2014 yılında fizik tedaviye başladım. Fizik tedavi sürecimin bu süreçte çok önemli olduğunu düşünüyorum. Başarı öyküme gelecek olursak, şöyle ifade edebilirim, 6 yaşında bir ameliyat geçirmem gerekiyordu ve yaşıtlarım gibi Anaokulu’na gidemedim. Bunun eksikliğini fark eden ailem sayesinde okula gitmeden okuma yazmayı öğrendim. Okuma yazmayı öğrenme maceramla, okuma şevkim daha da arttı. Ardından İlkokul sürecim beni bekliyordu. 4 defa ameliyat geçirmiş olmama rağmen, yaşadığım zorluklara rağmen oldukça başarılı bir çocuktum. Bu hiçbir zaman benim okuma şevkimi kırmadı. "Yaşadığım zorlukların, beni güçlü kıldığını gördüm" Şöyle söyliyeyim, maalesef ki; halen toplumda olan birçok sorunu ben de yaşadım. Dışlanma, ayrımcılık, adapte sorunu yaşadım. Ama bunlar beni yıldırmadı daha güçlü kıldı. Ardından 8 yıl anne ve babamın beni okula getirip götürmesiyle eğitimime devam edebildim. Asıl dönüm noktam dediğim, hayatımın değiştiği olarak nitelendirdiğim şey ise benim Burdur Mehmet Uzal Sosyal Bilimler Lisesini kazanma sürecim oldu. Mehmet Uzal Sosyal Bilimler Lisesini kazanmıştım, ama ilçede yaşıyorduk. Kemer ilçesinde yaşadığımız için ailemden ayrı yaşamak zorundaydım ve bu beni bir hayli ürkütüyordu. Çevremde bir sürü olumsuz tepkilere neden oldu. Hani gidemezsin, yapamazsın diyerekten, ama ailem benim her zaman destekçimdi. Nihayet Sosyal Bilimler Lisesinde okumaya karar verdim. Hem okuyorum hem de Yurt’ta kalıyordum. Yurtta kalmakta benim için başlı başına problem, sorun haline gelmişti. Çünkü; aslında kendimi kabul etmiş ve topluma kabul ettirebilmiş bir birey değildim. Bunun verdiği endişeyle insanlardan farklı bir ortama girmek, küçük çocuğun yeni bir ortamda yaşadığı zorlukların bir çoğunu ben de yaşadım. Bunu şöyle ifade edebilirim, zorluk diyorum, ama gerçekten birçok şevkimi kırıcı olay yaşadım. İşte; Yurda yeni geldiğimde ‘niye ailen seni buraya yolladı, geldiğin yerde okul yokmuydu, yorulmuyor musun, ihtiyaçlarını nasıl karşılıyorsun?’ diye bir sürü olumsuz soruyla karşılaştım ve şevkimi kırmaya çalıştılar. "Sağlıklı bir birey nasıl bir sürü hakka sahipse,engelli olan birey de bu haklara sahip" Ama düşündüm ki başarabildiklerim beni etkileyecek. Onun için ben kendimi kabullenmek çabasına girdim ve bu yaşadığım zorluklar, hatta Yurt’ta kazandığım tecrübelerim beni daha güçlü kıldığını gördüm. Tabii bu süreçte en büyük destekçim ailem oldu. Maddi manevi her türlü yanımda oldular, destek oldular. Buradan engelli anne ve babalarına seslenmek istiyorum. Çocuğunuzun yanında olun, onu dışlamayın, siz onu ne kadar kabul ederseniz topluma da o kadar çok kabul ettirirsiniz. Onun, bunun, şunun ne dediğine bakmayın çocuk sizin çocuğunuz, hayat sizin hayatınız... Nasıl sağlıklı bir birey nasıl bir sürü hakka sahipse, engelli olan birey de bu haklara sahip. Zaten zor bir yaşamını var, başkalarına müdahale ettirmeyin. Onlar yüzünden daha da zorlaştırılmasına izin vermeyin. "Hayatlar değişmez, engeller aşılmaz diye bir şey yok. Yeterki umut ve çaba olsun..." Bir değinmek istediğim konu da; fizik tedavi sürecim. Ben fizik tedaviye başlamadan önce bağımsız hareket edemeyen, kendi ihtiyaçlarımı karşılamakta zorlanan, desteksiz yürüyemeyen bir bireyken, gerçekten fizik tedavi sayesinde çok fazla yol katettim. Bunun yanında tabiki geçirdiğim ameliyatlar ve fizyoterapistim Abdullah Bülbül'ün çabasıyla çok şeyi başarabildiğimi gördüm. Hayallerimi gerçekleştirdim, kendi ayaklarımın üzerinde duran bir birey oldum. Başarabilme durumumu gördüm. Bu da tabiki beni şevke getirdi. Bunun sonucunda şöyle diyorum, ‘hayatlar değişmez, engeller aşılmaz diye bir şey yok. Yeter ki umut ve çaba olsun... "Engelli birey yoktur. Engellenen birey vardır..." Bu süreçten sonra üniversite sürecim başladı. Sonra Soyal Hizmet okumaya karar verdim. Sosyal Hizmeti seçme sebebim de, kendim gibi dezavantajlı bireylerin meslek hayatımda da yanında olmalarını sağlamak, onlara güç verebilmek, örnek olabilmek, yol gösterebilmekti... Bilindiği üzere; Sosyal Hizmet mesleği dezavantajlı bireylere ve farklılıklara yönelik çalışmalar yapar. Bunun için hayatımı sürdürme kararı aldım. Çalışmalarım da bu yönde. Daha çok yolun başındayım, ama şu an Burdur'da Sevgi Çiçekleri Özel Eğitim Merkezinde gönüllü olarak staj yapmaktayım. Buradaki amacım oradaki çocukları mutlu etmek, onları topluma kazandırmayı amaçlamak. Biz ne kadar birbirimize destek olursak toplumdan ne kadar destek görürsek, hayatımız o kadar kolaylaşır. Engelli olmak bir sorun değildir. Bunu sorun haline getirenlere sesleniyorum. Bizim erişebilirliğini ve kabul ettirmelerini yapmak toplumsal, insani sorumluluğumuzdur. Ben diyorum ya engelli birey yoktur. Engellenen birey vardır. Bu engelleri aşmamızda hep birlikte yardımcı olsunlar. Daha güzel başarılara imza atmamıza yardımcı olsunlar. Benim bu zamandan sonraki hedefim engelliler üzerine çalışmak. Onların sıkıntılarını paylaşmak. "Mücadelemi sadece kendim için değil tüm engelli bireyler için veriyorum" Lise’de karşılaştığım sıkıntılar ile Üniversite’de karşılaşmadım. Çünkü şöyle söyleyeyim, Lise benim acemilik dönemimdi. Üniversitede de Yurt’ta kalıyordum. Babam yeni emekli olduğu için daha bu yıl buraya taşındık. Artık gelebilecek olumsuzluklara hazırlıklı olduğum için benim üniversite sürecimde yaşadığım pek bir zorluk olmadı. Tek zorluk olarak kampüse erişimde sıkıntı oluyordu onu da Rektör Hocamız halletti, kendisine teşekkürlerimi iletiyorum. Onun haricinde kendi ayaklarımın üzerinde duran, güçlü bir birey olmak yolunda bu şekilde mücadele verdim. Halen mücadelemi veriyorum. Bu mücadeleyi sadece kendim için değil, ben gibi olan bütün engelli bireyler adına veriyorum ve vermeye de devam edeceğim.” Anne Nimet İlden: (52) "Birbirimize destek olarak bugünlere geldik" “Emine erken doğum olmuştu. Yaşıtlarına göre 8-9 aylık iken oturamıyordu. Doktora götürelim dedim. Etrafımdakiler küçük olduğu için yürüyemiyor, falan dediler. sonra babasıyla birlikte biz Emine’yi doktora götürdük. İlk başta bir şey yok falan dediler. 2 yaşına geldi hâlâ yürüyemiyor ve tekrar doktora götürdük. İşte; orada da ‘serebral palsi’ dediler. O zamandan bu zamana kadar doktora getir, götür, ameliyatlar falan, fizik tedavilere getirdim. Eskiden böyle gelip, gitmek te yoktu, otobüsler de çok yoktu. Baya bir getirdim, götürdüm ama bu bana hiç koymadı. Emine her zaman kendisi azimli, başarılı biz de destek verdik. Tabi kendisinde olmasaydı biz ne kadar destek versek te başaramazdık. Biz ona destek çıktık, o bize derken Allah’a şükür bugünlere geldik.” -Muhammet Fatih BAŞCI