Benim bugünkü gıyâbî konuğum, geçtiğimiz Pazar günü ve 84 yaşında iken rahmet-i Rahman’a.. uğurladığımız Ahmet Faki(h) Hocam olacak. Yani bugün ben Burdur’un Fakı Hocasını, fıkıh âlimini vefatından 4-5 gün sonra anmak ve kendisini bilmeyen, tanımayan sevgili okurlarıma tanıtmak, dolayısıyla da anlatmak ve rahmet okutmak istiyorum:

MERHUM BANA ‘YİĞİDİM’ DİYE HİTABEDER

Ve NÂZİK İFÂDELERLE BENİ TALTİF EDERDİ

      Şöyle ki;  Camiyle, cemaatle, hattâ dinle diyânetle az çok ilgisi olan her yetişkinin bilip tanıdığı Burdur Merkez emekli Başvâizi Ahmet Faki Hocayı, 60 yıla yakın bir süredir tanıyıp bildiğim gibi: emekli olmadan önce de, sonra da Ulu Camii Şerifinden ve merkezî vaaz sistemi üzerinden yaptığı vaazı nasihatlerinin büyük bir bölümünü; emekli olduktan sonra da Pazar Camii Şerifinde yaptığı Cumartesi vaazı nasihatlerinin de bir kısmını dinlemeye çalıştım. Ayrıca İlim Yayma Cemiyeti’nin Konak Mahallesi/Kazancı Sokaktaki Kitap-Kahve’de ve Birlik Vakfı Burdur Şubesi’nin İnönü Mahallesi/Yenihamam Caddesi üzerindeki Kültürevi’nde ve Berberoğlu Vakfının Berberoğlu Pasajındaki Kütüphanesinde yaptığı sohbetlerini, irşatlarını ve vaazı nasihatlerini hiç kaçırmadım. Hattâ bazılarını gazeteler de, dergiler de ve haber sitelerinde haber de yaptım. Ki, internetin olmadığı ve haberlerimizi gazetelerimizin haber merkezlerine faks yoluyla geçtiğimiz dönemde, benim kendisiyle ilgili bir haberimde kendisini ben ‘Merkez Vaizi’ yazdığım halde, haber, faks’ın azizliğine uğramış ve bahsime konu haber de Faki Hocamın mesleği veya unvanı ‘Merkez Valisi’ olarak geçmişti. O haberi okuyan Faki Hocam da bana “Taceddin, beni Vali yapmışsın ya yiğidim…” diyerek takılmıştı. Ben de kendisine “Sen bizim gönüllerimizin Valisisin Hocam! Yazana değil yazdırana bakmak lâzım…” şeklinde karşılık vermiştim. Ondan sonra da Faki Hocam bana, il dışında kaldığı bir otelde isminin Merkez Vaizi yerine ‘Merkez Valisi’ olarak yazıldığını ve o saye de büyük itibar gördüğünü anlatıştı!

Ve merhumla son 15 gün hariç, (pandemi nedeniyle) bizzat olmasa da, hafta da ya 15 günde bir telefonla mutlaka görüşür, hal ve hatırını sorar, duasını alırdım. Bazen de O beni arar ve  bana “Dualar müşterek yiğidim! Birbirimize dua edelim inşaAllah” diyerek tevazu gösterir, iltifatta bulunurdu!

ÂLİMLER YERYÜZÜNÜN KANDİLLERİ GİBİDİR

Ve ÂLİMİN ÖLÜMÜ ÂLEMİN ÖLÜMÜ GİBİDİR(!)

     Fakı Hocamız Burdur ve çevresi için iyi bir irşatçı ve nasihatçi olduğu için, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’den yukarıda nakil ve iktibas ettiğim Hadis-i Şerife uyan bir hoca idi. O nedenle ben şahsen kendisini sahasında otorite ve fıkıh konusunda uzman bir kıyası fukahacı olduğuna inandığım için soyadının sonuna hep (H) harfi ekleyerek ‘Ahmet Fakih Hocam’ demişimdir!

FAKİ HOCA TAHİR HOCA’NIN TALEBESİDİR

      Yukarıda da belirttiğim gibi, ben Faki Hocayı çocukluğumdan beri tanırdım. Ve bir dönem Burdur’a damgasını vuran, yani vaiz olarak görev yapan ve 7’den 77’ye herkes tarafından çok beğenilen, sevilip sayılan ve hâla da hatırlanan, rahmetle anılıp hayırla yadedilen merhum Tahir Hoca’dan, (Konyalı Tâhir Büyükkörükçü) çok istifade ettiğini, Tahir Hoca ayrıldıktan sonra da Kendisini aratmadığını gördüm, duydum ve biliyorum. 

      Velhâsılı kelâm, hülâsâ-i netice; Konyalı merhum Tahir Hocayı da, Burdurlu Fakı Hocayı da anlatmanın benim gibi bir fakirin bahtıma düşmesine ben hem üzülüyorum, hem de seviniyorum. Çünkü Tâhir Hoca da, Fakı Hoca da asrın âlimlerinden, ilim adamlarından, bilge kişilerinden ve kanaat önderlerindendi! Ben naçiz de başta Tahir Büyükkörükçü ve Ahmet Faki hocalarım olmak üzere halka hizmeti Hakk’a, hakîkate, dîne diyânete hizmet olarak gören ve ömürlerini tebliğ, irşat ve vaazı nasihatle geçiren tüm ölmüş hocalarımıza ve talebelerine ganî ganî rahmetler; yaşayanlarına da sağlıklı, sıhhatli ve âfiyetli günler, hayırlı uğurlu uzun ömürler diliyor, herkese saygılar sunuyorum.

RÜTBELERİN EN ÜSTÜNÜ İLİM RÜTBESİDİR…

BİR ÂLİMİN ÖLMESİ, BİR ŞEHİR HALKININ

ÖLMESİNDEN DAHA BÜYÜK ZİYANDIR…(!)

Hz. Muhammed (sav)